Sınıf ayakta, faşizm komada

Bütün varlığıyla bu gerçek hareketle kaynaşacak ve kendisini onun dinamizminin seviyesine sıçratacak, hayatın nabzını ve hareketin gerçek ihtiyaçlarını onunla birlikte yakalayacak, bütün bu kabarışa, yaşanacak bir ülke yaratmak ufkuyla bir ortaklaşma ve hedef kazandıracak bir politik odak inşası aciliyetini daha da hissettiriyor.

Toplumsal zamanın hızlandığı olağanüstü bir hafta geçirdik. Uzunca bir süredir biriken dinamikler, toplumsal buhranın yarattığı basınç ve en önemlisi de mücadelenin değişime yol açabileceğine dair güçlenen inanç, oluşan çatlakları kırılmaya doğru yöneltiyor. Sermayeye kaynak aktarma boyutu fazlasıyla teşhir olmuş elektrik zamları da işçilerin ortaya çıkan tepkisinin orta sınıflar içinde de rezonansa gelebileceği bir karşılık yaratabilmesini fazlasıyla mümkün kılıyor. Akaryakıt zamları ve tarımsal girdilerde yaşanan fahiş enflasyon, Türkiye’nin giderek seyrekleşmiş kırlarını da Kürt illerindeki emekçileri de bu geniş halk ittifakının parçası haline getirebilecek koşulları yaratıyor.

Mücadelenin dönüşüme yol açabileceği fikrini güçlendiren en önemli gelişme asgari ücrette yaşanan artış oldu. Bu artışın bir tür reformist olmayan reform etkisi yarattığının altını çizmeliyiz. İktidarın emek gücünü ucuzlatma politikasını makyajlayabileceği bir hamle olarak gördüğü ve aslında son iki aylık enflasyonla açlık sınırına gerileyen asgari ücrette yapılan %40 üzerindeki artış, sermayenin böylesi bir dönemde utanmadan teklif edebildiği %10-20 bandındaki ücret zammı tekliflerinin yırtılabileceği duygusunu güçlendirdi. Reformist olmayan reformların tam da bu etkisi önemli. Düzenin sınırlarıyla uzlaşmaz çelişkisi olmayan hatta bazen vasatın bile altında etkisi olabilecek bir kazanım, salt ezilenlerin kendi güçleriyle değiştirebilecekleri koca bir dünya olabileceği fikrini büyüteceği için bozkırları yakabilecek bir etki yaratabiliyor. Talebin reformistliğinden ziyade ortaya çıkabilecek dinamiğin devrimciliği üzerine yoğunlaşmak kimi zamanlarda çok daha önemli olabiliyor. Çar Baba’ya dilekçe vermeye giden Gaponcu işçilerin açtığı yolun nereye varabileceğini daha önce görmüştük.

Asgari ücret artışının tetikleyebildiği bu etkiyi görünce bu artışın kendisini ortak bir talep ekseninde bir araya gelen güçler olarak başarmış olsaydık şimdi hangi aşamada olurduk sorusu insanın aklına ister istemez geliyor. Kimi aktörler çeşitli cambazlıklarla bütün bu yükselişi kendi girişimlerinin ve derin çalışmalarının sonucu olarak yansıtmaya çalışsa da ortada halk sınıflarının çok merkezli ve eş zamanlı olmak dışında bir iç koordinasyonu olmayan kendiliğindenci bir hareketi var. Ancak bu durum ortaya çıkan hareketin muazzam politik sonuçlar yaratma kapasitesinde olduğu gerçeğini görmemizin önünde engel değil. Dolayısıyla bütün varlığıyla bu gerçek hareketle kaynaşacak ve kendisini onun dinamizminin seviyesine sıçratacak, hayatın nabzını ve hareketin gerçek ihtiyaçlarını onunla birlikte yakalayacak, bütün bu kabarışa, yaşanacak bir ülke yaratmak ufkuyla bir ortaklaşma ve hedef kazandıracak bir politik odak inşası aciliyetini daha da hissettiriyor.

Saray rejimi, sermayenin finans kapital dahi tüm fraksiyonlarını MÜSİAD’ın ekonomik ve politik programına ikna ve faşizmi bu zeminde konsolide etme girişimine payanda olarak, işçi sınıfının sürdürülebilir aşırı sömürüsünü kullanmak niyetindeydi. Siyasal İslam’ın işçi sınıfı üzerindeki giderek erimekte olan hegemonyasına karşılık Erdoğan’ın karizmasının bunu başarmaya yetebileceği düşünülüyordu. Geçtiğimiz hafta yaşananlar bu hayallerin tamamen suya düşmesine ramak kaldığını gösteriyor. Şurası açık ki sınıf hareketi Erdoğan’ın sınıfı gemleme kapasitesini yitirdiğini ortaya koyacak noktaya kadar yükselebilirse sermaye fraksiyonlarını ortak bir plana ikna şansı kalmayan faşizmin konsolidasyon ihtimali ortadan kalkar. Restorasyoncu muhalefetin muazzam bir demokratikleşme olanağı sunan sınıfın bu kabarışını tedirgin gözlerle izlemesi de dikkat çekici. Faşizm, devletin toplum içinde ezilenlerin tüm otonom örgütlerini felç edecek biçimde nüfuz etmesiyse gerçek bir demokrasi mücadelesi bağımsız sınıf örgütlerinin inşası gerçekleşmeden faşizmi aşamaz ancak onun biçim ve kabuk değiştirmesine yol açabilir.

Enflasyonun kalıcılaşacak olması halk sınıflarının hareketinin yeni eşikleri aşmasının zorunlu olacağı günleri biriktiriyor. Macunun tüpten çıktığı koşullar, dönemin ihtiyaç duyduğu tempo ve konsantrasyonu yakalayamayan politik organizasyonlar için yıkıcı sonuçlar üretebilecekken güçlü öngörülerini hızla yaşamın içinde sınayabilecek bir politik vücut inşa edebilen, kendi iç gerilimlerini de mücadelenin diriltici atmosferi içinde çözebilen yapıları da ileriye doğru atacak.

Sınıf ayağa kalktıkça dünya güzelleşiyor, flu manzaralar netleşiyor.