Saray! Sermaye! Sırtımdan in, soframdan düş!
Erken seçimi ısrarla iktidar için bir seçenek olarak gören politik analizlerin bu kadar büyük bir hatada nasıl ısrarcı olabildiğine hayret etmemek mümkün değil. İktidar açısından ekonomik verileri dönüştürmeden seçime gitmek açıkçası intihar olacaktır.
MB’nın 100 baz puan faiz indirmesi dolara 10 liranın üzerinde istikrar kazandırdı. Kurda yaşanan yükselme doğal olarak enflasyonu daha da körükleyecek. İşçi ücretlerini reel olarak pula çevirerek ihracatçı sektörlere avantaj sağlamak, konut kredisi faizlerini düşürerek konut satışlarını hızlandırmak, kamu özel iş birliği projelerinin dövize endeksli garantili ödemeleri üzerinden 5’li çeteye kaynak aktarımını hızlandırmak gibi amaçlar içeren bilinçli bir ekonomi politikasının sonuçlarını yaşıyoruz.
İktidar, büyümeyi tetiklemek için faizleri indirmekten başka bir çare bulamıyor. Ancak FED’in dahi tahvil alımlarını sonlandırmayı ve faiz artırmayı düşündüğü bir dönemde bu hamlelerin kura rekorlar kırdıracağı açık. Enflasyonun en büyük belirleyicisi döviz kuru olduğu için önümüzdeki günlerde yaşam pahalılığında yeni zirvelerle karşılaşacağız.
Ekonomik verileri hızlı bir büyüme ile pozitife çevirme hırsı, seçimleri kendi yönüne çevirebilmek ve halk desteğindeki erimeyi durdurmak için tek çare olarak görülmesinden kaynaklanıyor. Bu ekonomik koşullar sürdüğü müddetçe erimenin kaçınılmaz olarak devam edeceği ortada. Erken seçimi ısrarla iktidar için bir seçenek olarak gören politik analizlerin bu kadar büyük bir hatada nasıl ısrarcı olabildiğine hayret etmemek mümkün değil. İktidar açısından ekonomik verileri dönüştürmeden seçime gitmek açıkçası intihar olacaktır. Diğer intihar yöntemini tercih etmesi bu yüzden irrasyonel bir tercih olarak değerlendirilemez. Ekonomik koşulları dönüştüremediği müddetçe erken seçim değil seçimlerin ertelenmesi ve iptali daha büyük olasılıktır.
İktidar geçmişte faizleri indirerek, piyasaları paraya boğarak ve büyümeyi ayakta tutarak siyasi destek üretebiliyordu. Ülkeye yabancı sermaye girişlerinin belli bir seviyede olduğu koşullarda bu mekanizma çalışabiliyordu. Ancak bugün küresel finans merkezleri ile kurulan iktisadi ve politik ilişkilerin seviyesi sermaye akışlarını tamamen durdurmuş vaziyette.
Siyasi krizin iktisadi krizle bu biçimde desteklenmesi işçi sınıfının bağımsız bir politik hat inşası için muazzam bir olanak sağlıyor. İktidar açısından hayat pahalılığının ve işsizliğin bu boyutlara ulaştığı bir noktada halkın öfkesini büyük oranda rıza ve zorun farklı oranlardaki ortak etkisiyle görünmez kılmayı başarması tüm sermaye kanatlarının desteğini belli bir ölçekte koruyabilmesi açısından hayati önemde. Oysa önümüzdeki büyük hesaplaşmadan gerçek bir demokratik devrim yönünde sonuçlar çıkabilmesi en temelde işçi sınıfının bağımsız bir politik hatta kazanılmasıyla mümkün. Demokrasi güçlerinin var olan bileşimi, çeşitli ideolojik akımların etkisi altındaki emekçilerin düzenden koptuğu bir konjonktürün yokluğunda güç dengelerinde büyük kırılmalar yaratmaya muktedir değil. Tabii ki var olan kararsız denge koşullarında ana gövdesi HDP içindeki demokrasi güçleri çok önemli bir belirleyiciliğe sahip fakat bu belirleyiciliğin hallice bir restorasyonun ötesinde sonuçlara kapı açabilmesi işçi sınıfının düzenden kopuşunu hızlandırmaya bağlı.
Somut olarak var olduğunu düşündüğümüz bu olanağın şu ana kadar kimi seçim anketleri dışında herhangi bir izini göremiyoruz. Ancak asgari ücret ve bütçe çalışmalarının giderek hızlanması önümüzdeki günlerde bu açıdan birçok yeni olanağın büyüyeceğini gösteriyor. Bütün bu çalışmaların daha büyük bir enerjiyle ve sosyalistlerin ortak iradesiyle şekillenmesi yaşama soldan müdahale olanaklarını ve gerçek bir halk demokrasisi inşasını gerçek bir seçenek haline getirme yönünde önemli bir adım olacaktır.