Roma görüşmesinden ne çıktı?

Ankara’nın manevra alanının sıfıra yaklaştığının işaretleri son bir kaç haftada yaşanan olaylarla en kör göze batar hale gelmiştir. Moskova Washington arasında oynanan tahterevallide Ankara iki büyük hata yapmıştır. Daha doğrusu bu iki büyük ülkenin önemli kırmızıçizgilerini pervasızca aşmak gibi bir hataya düşmüştür. Bunlar ABD’ye karşı S400 şantajı; Rusya’ya karşı da Ukrayna’ya İHA satışıdır.

Yakın zamanda Putin’le Soçi’de yapılan görüşmeden ne çıktıysa, Roma’dan da o çıktı. Erdoğan eli boş döndü. Bunu en iyi açıklayan işaret, Glaskow toplantısına “güvenlik” nedeniyle gitmemesidir. Hem Roma’da bir şey çıkmadı hem de Glaskow’da Erdoğan’ın “bir dünya lideri olduğunu” kanıtlayacak işaretler-bir kaç önemli görüşme gibi- alınamayınca kestirme yoldan Ankara’ya döndü.

Ankara’nın manevra alanının sıfıra yaklaştığının işaretleri son bir kaç haftada yaşanan olaylarla en kör göze batar hale gelmiştir. Moskova Washington arasında oynanan tahterevallide Ankara iki büyük hata yapmıştır. Daha doğrusu bu iki büyük ülkenin önemli kırmızıçizgilerini pervasızca aşmak gibi bir hataya düşmüştür. Ankara işlerin eskisi gibi gideceğini düşünmüş olmalı…

Bunlar ABD’ye karşı S400 şantajı; Rusya’ya karşı da Ukrayna’ya İHA satışıdır. Ankara bunların kırmızıçizgiler olduğunu neden göremedi? Suriye iç savaşına dâhil olduğundan beri, çok önemli hatalar yapmasına rağmen bunlara karşı yeterince güçlü tepkiler gelmeyince buradan daha gidilecek çok yol olduğunu düşünmüş olmalı. Ancak sadece bu kadar değil…

İki önemli neden öne çıkıyor. İlki, Erdoğan yönetimi artık iyice yıprandı, güç kaybetti ve bir geleceğinin olmadığı her gün daha iyi anlaşılıyor. Yaşananlar bir yanıyla Menderes iktidarının son günlerini hatırlatıyor. İyice yıpranan DP iktidarının o son günlerinde ABD’den istediği karşılığı alamayınca “ben de Moskova’ya giderim” çıkışı ünlüdür. Ancak Moskova’ya gidemedi, askeri darbe ile Yassıada’ya yollandı. Artık “darbe mekaniği” işlemiyor. Parantez içinde belirtelim, kaynaklarının tümüyle tükendiğini düşünmek hatalı olur. Benzer biçimde Erdoğan’ın da gidip tutunacak bir dalı kalmamış görünüyor.

İkinci neden, ABD’nin Biden yönetimiyle birlikte yeni bir soğuk savaşın gerilimini yükseltme yoluna girmesidir. Trump bunu dağınık olarak yapmaya çalışmıştı. Ancak Biden güçlerini Pasifik bölgesine taşıyarak, orada yeni ittifaklar kurarak işe başlamış görünüyor. Çin esas hedef, Rusya ise daha düşük profilli hedef seçilmiştir. Daha doğrusu Rusya’nın Çin’in yanında yer almasını engellemek için Biden yönetimi bazı yollar deniyor. Bunların en önemlisi Ukrayna sorununu kaşımaktır. Diğeri ise Karadeniz’de varlığını güçlendirerek Rusya’yı kuşatmaktır.

Ankara, Biden’in bu adımlarına destek verebileceğini açığa vurmuş olsa da Washington’dan beklediği sıcak mesajları alamadı. Öte yandan, Ankara isimli mayının nereye vurup patlayacağı belli olmadığı için Çin de ilk defa kesin bir tavır aldı. Son yapılan BM Güvenlik Konseyi toplantısında Çin, “Türkiye’nin Suriye’de işgalci bir devlet” olduğunu açıkladı.

Yeni soğuk savaş hızlanırsa, çok kutuplu dünyada öne çıkan kutuplar arası gerilim yükselmeye devam ederse Ankara gibi ülkelerin manevra alanı iyice daralacaktır. Buna aday bir de Hindistan vardır. Ancak Yeni Delhi dış politikasını çok daha ustalıklı olarak kurabiliyor.

Erdoğan yeni dengelerde ve artan gerilimde kendisine daha fazla manevra alanı açılacağını düşünmüş olabilir. Aslında orta vadede dayanacak gücü ve sağlam bir stratejisi olsa böyle bir olasılık vardır. Ancak Ankara bunların hepsini tüketmiştir. Ne ülke iç politikasındaki durumu, gücü, ekonominin gidişi, özellikle ekonomide izlediği inanılmaz vurguncu politikalar sonucu iktidarını geleceğe taşıyacak bir gücü kalmıştır; ne de dış politika alanında, dünya güçler dengesine Davos’ta efelendiği günler hala sürmektedir.

Dünya büyük güçleri yeni bir hesaplaşma dönemine girdiler. Olayların nasıl gelişeceğini bilemeyiz, ancak 2010 ve 2020 yılları arasındaki Türkiye gibi ülkelere belli ölçülerde hareket imkânı veren çok kutuplu dünyanın bazı özellikleri artık değişmekte, kutuplar sivrilmekte ve gerilim artmaktadır.

Ankara’nın önünde artık bir mayın tarlası vardır; büyük güçlerin iteklemesiyle bu tarlaya düşebilir. Halk Bankası davası, kara para aklamadan gri listeye girmek, kokain trafiğinin içinde olmak, Suriye’de işlenen şimdiye kadar üstü örtülen büyük günahlar ve daha niceleri tarlada patlamaya hazır mayınlardır. Roma görüşmeleri yolun sonuna gidişi bir kez daha kanıtladı