Küba direniyor
Küba’nın içinde bulunduğu krizi sadece ambargonun yarattığı sonuçlardan değil sistemin hatalarından hareketle düşünmek gerektiği ortaya çıkıyor. Gösterilerin sistemin hatalarını ortaya çıkartan yönü iyi kavrandığında değer kazanır.
11 Temmuz günü dünya devrimci hareketinin tüm dikkati Küba’da yaşananlara döndü. 60 yıllık sosyalist ülke, devrimcilerin idolü Fidel Castro ve Che Guevera’nın ülkesinde bir kaç kentte halklar iktidarı ve düzeni eleştirmek için sokaklara döküldüler. Başkent Havana’da Batı protestolarında gördüğümüz gibi 3 araba ters yüz edildi. Bazı yiyecek dükkânlarının yağmalandığı görüldü. Halk öfkesini göstermek için sokaktaydı.
Ne oluyordu Küba’da. Sosyalizmin kalesinde birden bu patlama nasıl yorumlanmalı idi? Kulaklarına, okuduklarına inanası gelmiyordu devrimcilerin. Merak merak.
Ama hemen ortaya çıktı ki olaylar Batı basınının abarttığı kadar değildi. Bazı yayınlanan fotoğraflarda ise (Batı basınının sık sık yaptığı gibi) Mısır’daki bir protesto görüntüleri Küba gibi montajlanmıştı.
Olaylardan bir hafta önce İspanya üzerinden KübaSOS adlı bir mesaj sosyal medyada yayıldı. Mesajdaki habere göre ABD, Küba halklarının zor durumda olmasına karşı iktidara “humaniter yardım” önerisinde bulunmuş ve de iktidar bunu reddetmişti. Yani bu kadar kötü durumda olunmasına rağmen ABD’nin böyle bir yardım önerisinin reddedilmesi halkı sokaklara dökmüştü.
Protestoların başladığı gün ise şu mesajlar medyada dolaşmaya başladı. “Raul Castro Karakas’a kaçtı”, “Camagüey ‘ilk kurtarılmış bölge ilan edildi’”, “İçişleri bakan yardımcısı Jesus Manuel Buron istifa etti”, “Maimi’den Kübalılar gemilerle adaya geri dönmeye başladılar”… Ve aynı zamanda Kuba Youtuber kanalından 12 saat boyunca durmaksızın Venezuela’lıların Küba’ya baskı hazırlığı içinde olduğu yayını yapıldı. Hepsi Fake haber (1)
Aklı başında herkesin inanamayacağı sanırız şu olmalıdır: 60 yıldır Küba’da rejim değişikliği peşinde koşan, ambargo üstüne ambargo uygulayan, askeri işgal tehditleri yapan, Kübalı halkların Covid-19 salgınından çok acı çektiğini görmesine karşın bir kaç hafta önce BM toplantısında İsrail ile birlikte tüm ülkelerin Küba’ya ambargonun kaldırılması doğrultusunda oy kullanmasına rağmen kararı veto edip ambargoya devam eden ABD nasıl olur böyle bir “hümaniter” yardım teklifinde bulunur? ABD’nin hiç “insanlığı” tutar mı? Onun “hümaniter” yardımlarının altındaki hinoğlu hinliği bilmeyen mi var? İşte bu ortamda Küba’da bazıları nasıl olur da böyle bir yardım önerisine inanır? İnanması zor ama bazı Kübalılar inanmışlar ki bir kısmı sokaklarda. Yoksa altında başka bir şey mi var?
İşte akılları karıştıran bu oldu. Yılların devrimci ülkesinde halkın iktidarı protesto için sokaklara dökülmesini nasıl açıklamak gerekir?
Küba halkı gerçekten zor günler yaşıyor. Aylardır, yıllardır yaşıyor. SSCB sistemi yani Küba’nın baş destekçisinin yıkılmasından beri zorluk üstüne zorlukların üstesinden gelinemedi. İşte belki bu ortamda insanların böyle KübaSOS haberine inanması ya da bir an için inanmak istemesi doğal karşılanabilir. Zaten olaylara katılan gruplara bakıldığında ve Batı basınının abartmaları hesaba katıldığında böylesi aldanış olası görülebilir.
Şimdi biraz Batı basınının yalan yanlış haberleri yerine gerçek olaylara bakalım: Öncelikle protestolar öyle tüm kentlerde gerçekleşmedi. Belli başlı dört kentte 10 binin biraz üstünde insan sokaklara dökülmüş. Ayrıca öyle Kolombiya, Brezilya ve bizim gibi ülkelerde görüldüğü şekilde kolluk kuvvetleri ile büyük bir çatışma, onlarca ölüm, yüzlerce tutuklama ve kayıp yaşanmadı. 36 yaşında bir adam hayatını kaybetti. Causa Operaria TV’nin Brezilya’daki Küba konsolosu ile yaptığı söyleşide konsolos Pedro Monzo şöyle diyor: “Küba polisinin elinde ne tazyikli su sıkıcılar ne göz yaşartıcı bombalar ne de plastik mermiler vardır. Küba halkı silahı bilmez ve polis baskısını ancak Hollywood televizyon kanallarından seyrederler.” (2) Polis bir yerde protestocuların arasında bıçaklı birini görüyor ve onu almak için aralarına giriyor. Yoksa bir müdahale yaşanmamıştır. Tutuklananlar var ve çoğu hemen akşamında serbest bırakılmışlar. Avukat tutmalarına da izin verilmiş. Ailelerine bilgiler iletilmiş.
O Batı medyasının abarttığı protestoların aslında hepsi işte bu kadar.
Ardından olayların CIA eliyle kışkırtıldığı ortaya çıktı. Yeni bir takım hesaplar açıp Küba içinde yayıyorlar. Ayrıca “Cubadebate haber kanalı ve parti gazetesi Granma’nın web sitesine hacker saldırıları yapıldığından ulaşılamıyor. Díaz-Canel’e göre Dışişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Ofisi, Juventud Rebelde gazetesinin portalı ve neredeyse tüm kamu medyası, Küba hükümetinin kısır bir şeytanlaştırma kampanyası sırasında aralıklı saldırılara maruz kaldı”. (2)
İktidar Tepkisi
Olayların yaşandığı sırada devlet başkanı Miguel Diaz-Canel hemen sokağa çıktı ve halkları devrimi korumak için “sokaklara” yanına çağırdı. On binlerce Kübalı sokaklarda iktidara destek verdiler, devrimlerine sahip çıktıklarını gösterdiler. Diaz-Canel halkları dayanışmaya ve bir birlerine hoşgörülü davranmaya çağırdı. Ertesi günü de KKP ve iktidar önde gelenleri, TV önünde açıklamalarda bulundular.
Genel olarak halkın çektiği acıların nedeninin ekonomik alanda ABD ablukasının sonucu olduğunu açıkladılar. Protestoya katılanlar suçlanmadı. Onlara anlayış gösterdiler. Hak verdiler. Ama bu acıların nedeninin ne ülkenin 60 yıldır yürüttüğü sosyalist düzen ne de gene ABD’nin söylediği gibi sistemin halklara yoksulluk getirmesinden değil bizzat ABD’nin ablukası ve yaptırımları olduğunu açıkladılar.
Bilindiği gibi Obama’nın yumuşattığı abluka, arkasından gelen Trump döneminde giderek arttırıldı. 243 yeni yaptırım konuldu. Obama döneminin başkan yardımcısı olan Biden de başkan olunca bunların hiç birini kaldırmadı. Ayrıca da şimdi fake haberler ile yeni bir saldırı başlatıyor, hatta gerekirse askeri müdahale yapılabileceğini açıklıyor.
Bu zorluklar yetmezmiş gibi bir de Covid-19 salgını başladı. Turizm, yani ülkenin belki de tek gelir kaynağı sıfırlandı. Dış ülkelerde yaşayan Kübalıların her yıl yakınlarına yolladıkları 3 milyar dolarlık destekler de abluka nedeniyle ülkeye giremiyor. Küba ülke kaynakları açısından yoksul bir ülkedir. İhtiyaç duyulan enerji, ara madde ve bir takım yedek parçaların %60 ithal edilmek zorundadır. Sonuçta ekonomi gerçekten giderek zor duruma düştü.
Öte yandan da sağlık harcamaları arttı. Sağlık Bakanı’nın açıklamalarına göre salgın devlet bütçesine 2020 yılında 102 milyon dolar, 2021’de ise şu ana dek 82 milyon dolar ek bir yük getirdi. Tek bir hastanın günlük maliyeti 180, yoğun bakımda ise 550 dolardır. Ülke bu koşullar altında gerçekten çok zor durumda kalmıştır. (3)
Ülkede zaten var olan çeşitli gıda maddesi eksiklikleri, saatlerce süren uzun kuyruklar, ilaçsızlık, yedek parça ithali ambargo altında olduğundan sık sık elektrik kesintileri yapılması ve de salgın nedeni ile Kübalıların hiç alışık olmadığı uzun eve kapanmalar, yorgunluk, çaresizlikler gerçekten katlanılması zor günler yaşatmaktadır Küba halkına. Bunlarda anlaşılmayacak bir şey yoktur. Ancak sorun ne sistem sorunudur ne de ABD’nin iddia ettiği ve Batı basınının tüm dünyaya inandırmaya çalıştığı gibi ülkede demokrasi olmamasından kaynaklanmaktadır. Sorun en başta bizzat ABD’nin yaptırımlarıdır.
Yaptırımların maliyetine de biraz göz atmakta yarar vardır. 60 yılda bunun maliyeti 147.8 milyar dolar olarak hesaplanmış. 11 milyonluk Küba için bu büyük bir rakamdır. Ayrıca tüm yoksul hatta zengin dünya insanlarının yaşam koşulları da salgın nedeniyle dayanılmaz hale gelmedi mi? Hayat çok pahalandı. Açlık ve eve kapanmalar insanlara zoru yaşatmıyor mu? Zengin ülkelerin sınırlarına milyonlarca aç, çaresiz insan akın etmiyor mu? Küba’da yaşananların bin beteri Amerika kıtasının diğer ülkelerinde fazlası ile yaşanıyor. Brezilya, Kolombiya, Ekvator vs. çoğu Latin Amerika ülkesinde ya da dünyanın pek çok yerinde insanlar açlık yokluktan perişan haldeler. Ama Batı basını onları hiç görmüyor. Yazmıyor.
Doğru, kuyruklar var, yiyecek maddeleri eksik ama Küba’da açlıktan ölen, ekonomik nedenle dilenen, oturabileceği bir evi olmayan, eğitime verecek parası olmadığından eğitim alamayan ya da hastalandığı halde herhangi bir sağlık kurumundan yardım alamayan, sokaklarda hastalıktan kıvranan bir insan yoktur çünkü hepsi insan hakkı olarak devlet güvencesi altındadır. Elektrik kesintilerine gelince hangi Latin Amerika ülkesinde ya da dünya yoksul ülkesinde kesinti olmuyor ki? Ama onlar Batı boyalı basını açısından haber değeri taşımaz.
Peki, ABD’nin iddia ettiği gibi Küba demokratik değil midir? Tamamen yalan. Küba 2019 yılında yeni bir anayasayı referandumla kabul etti. Yeni anayasayı, Batı “demokrasilerinde” görüldüğü gibi tepeden bir avuç bilirkişi değil ülkenin dört bir yanından kurulan halk örgütlenmeleri yazdılar. Günlerce mahalle mahalle toplantılarda tartıştılar ve yazdılar. Sonra da referandum yapıldı ve değişiklik, öyle çoğu Batı ülkelerinde olduğu gibi %50-60’larla da değil halkın %90’nının oyu ile kabul edildi. Halk bilinçli olarak oyunu kullandı ve ülkesinde görmek istediği düzeni kendi belirledi. Bu demokrasi değil midir?
Protesto nedenleri, Sorun nedir?
Peki, sorun nedir? ABD yaptırımları, ambargoları dışında Küba iktidarının, KKP’nin yanlışlıkları yok mudur? Dikensiz gül olmaz ise bu Küba Sosyalizminin dikeni nedir?
Protestoların haftası, 17 Temmuz cumartesi günü halklar devrimlerini savunacaklarını göstermek için sokaklara döküldüler. Bu kez 100 binin üstünde Kübalı devrimi ve hükümeti desteklediğini gösterdi. Sokaklarda “Küba hepimizindir”, “Ablukaya hayır!”, “Müdahaleye hayır!” sloganları altında büyük bir seferberlik yaşandı. “Bize bu kadar pahalıya mal olan şeyi elimizden alamazsınız! Devrim halktır, onların çocuklarıdır ve bu yüzden buradayız” dediler.
Diaz-Canel bu mitingde yaptığı konuşmada “ Hoşnutsuzluklarını başka yollarla da gösterebilirlerdi ama böylesini tercih ettiler. Bu da yasaldır çünkü özlemleri, hoşnutsuzlukları var ve her zaman onlara gerekli dikkat gösterilmedi.” dedi. (4)
Protestoların ertesi günü 12 Temmuzda TV konuşmasında ise “Kargaşadan ders almalı, tekrarlardan kaçınmak için sorunlarımızın eleştirel bir analizini yapmalıyız ve durumları değiştirmeliyiz.” Sonra da daha fazla dayanışma, saygı ve sosyal sorumluluk çağrısında bulundu. (4) Batı ülkelerinde bir protesto olduğunda protestoculara hak verildiği çok ender ve artık iktidar çaresiz kaldığında görülür. Polis, baskı ve gerekli denilen cezalar dizi dizi gelir. Protestocuların karşısında bir özür dilenmesi çok enderdir. Geri adım atıldığında dahi böyle açıklama itiraflar ve karşı tarafa hak verme sözleri yöneticilerin ağzından çıkmaz. Bu bile Küba sistemi konusunda bir bilgi vermektedir.
Protesto olayları ve nedenleri iktidar tarafından ayrıntılı bir şekilde incelendi, dersler, sonuçlar çıkarıldı.
En başta protestolara katılanların dört gurupta toplanabileceği açıklandı. “Devrim karşıtları, çeşitli suçlar işlemiş kişiler, yaşantılarından memnun olmayanlar ve gençler. İkincisi protestocuların endişeleri ve isteksizlikleri özellikle ‘her zaman yeterli ilgiyi görmedi’. Bu nedenle protestolar meşru bulundu. “Suçlular ve memnun olmayanlar da bizim insanımızdır. Ve bu tutuma sahip insanların olması bizi üzüyor. Bazı toplumsal sorunlarla yüzleşmemizde kesintiler oluyor. Bunlardan bir sonuç çıkarmak gerekiyor. Önce bu protestocuların kimler olduğuna biraz bakalım.
…. Ancak özellikle gençlerin durumu dikkatli bir şekilde incelenmeli ve gerekirse sorunların kökenleri dikkate alınmalıdır. Hükümet ve toplum da, insanların kendi kendilerine neden onları yanlış bilgilendiren ve ülkeye ait olmayan, sanal gerçeklikler yaratan kampanyalarla manipüle edilmelerine izin verdiklerini sorgulamalıdır. Bu nedenleri ortadan kaldırmalıyız. Tüm kurum, yapı ve kuruluşlarla dahafazlasını yapmalıyız. (5)
Küba gençlerinin protestolara katılımı bizce üzerinde durulması gereken önemli ve açıklayıcı bir konudur. Bizim devrimci gençlerin Che Guevara ve Fidel Castro hayranlığı düşünülürse bu konu ilginçtir. En başta şu söylenebilir protestocuların özel bir talebi yoktur ve sadece hoşnutsuzluk ve bu durum değişsin seviyesindedir. Nasıl değişeceği konusunda bir öneri yoktur. Direkt, açık bir talep yoktur. Olmamasına da şaşmamak gerekir. Sağlık, eğitim, konut gibi sorunları yok. Aç değiller. Borçlu değiller. Ne talep edecekler? Tüm dünyada gençliğin genelde apolitik hale geldiği biliniyor. Günümüz Batı gençliği kendilerinden önceki kuşak gibi sistem değişikliği ile pek ilgilenmiyor genelde. Ekoloji, feminizm, vegan yaşam gibi daha çok çevre ve yaşam tarzı merkezli konularla ilgileniyorlar. İklim değişikliği konusunda sistemin nasıl değişmesi gerektiği, “hangi sistem?” tartışmaları elbette var. Ama genel olarak bu kadar. Küba gençleri ise BM değerlendirmelerine göre, dünyanın en ekolojik ülkesinde yaşıyorlar. Küba çevre korunması ve tüketim dengesinde dünya birincisidir. Ülke üretim ve tüketim dengesi olması gerektiği gibidir. Sonuçta Küba gençliğinin Batı gençliği gibi ekoloji eksenli bir talepleri de olamaz.
Protestolar sırasında gençlerin demokrasi talebi yanında belli belirsiz bir şekilde “herkese iyi iş” talepleri olmuştur.
“Herkese iyi iş” isteği… ABD’nin “demokratik” dediği ülkelere hatta kendisine baktığımızda işsizlik hangi ülkede sorun değildir? İyi iş yani herkesin yapmaktan keyif alacağı iş istemek bizim gibi ülke gençleri arasında bir talep olarak düşünülemez bile. İş olsun da ne olursa olsun. Küba gençlerinin böyle bir talep ile protesto yapmaları bile onların ne kadar ayrıcalıklı ve diğer Latin Amerika ülkelerden ne kadar daha sosyal bir ortamda yaşadıklarına işareti değil midir?
Küba iktidarı bu talebe karşı da çok hoş görülü davranıyor. Protestolar sonrası değerlendirmelerinde bu gençleri şimdiye kadar çok ciddiye almamanın yanlış olduğunu kabul edip ve bu konuya eğileceklerini dile getirdiler. Kızmadılar. Öz eleştiri yaptılar.
Yani ABD ablukaları dışında, iktidarın da kabul ettiği düzenden kaynaklanan sorunlar, eksikler ve yanlışlıklar vardır.
Yapılan yanlışlıklar ve Eksiklikler
1990 yılında SSCB yıkılması sonrası Küba maddi ve manevi olarak en büyük destekçisini kaybetti ve çok zor günler yaşadı. Ama hala bu zorlukların üstesinden tam geldiği, yıkılan sosyalizmden de dersler çıkartmasına rağmen düzenin bir takım sorunlarının üstesinden gelebildiği söylenemez.
Elbette tepesinde ABD ablukası ve dünyanın en saldırgan ülkesi olmasının bunda büyük payı var. Bu olgular dikkate alındığında hala ayakta durması bir başarıdır. Salgın koşullarında bile halk sağlığını koruma konusunda başarı göstermiştir. Karşılaştırıldığında ABD’ de milyon kişide ölüm oranı 1.724 iken Küba’da bu oran 47 kişi olmuştur. (6) Sağlık önceliğine saygısı nedeniyle tüm yokluklara, ilaç hammadde fiyatlarının dünyada %60 artmasına karşın 2 tane Covid-19 aşısı geliştirmiştir ve 11 milyon insanını en kısa zamanda aşılayacaktır. Sözde demokratik, kapitalist az gelişmiş ülke bir yana çoğu gelişkin ülkeler bile kendi aşılarını yapamadılar. Küba ayrıca komşu ülkelerine aşı vermeyi bile gerçekleştiriyor. AB ülkeleri dâhil birçok ihtiyaç duyan ülkeye salgın ile savaşmak için sağlık personeli yolladı. On binlerce can kurtardı. Nobel Barış ödülüne aday gösterildi. Yani Küba aslında insan hakları açısından başarılı bir ülkedir. ABD ablukası ve çeşitli zorluklara rağmen inatla sistemini koruyor. Ama ne yazık ki aşı yapacak iğneyi yapamıyor. Ve son günlerde ABD Küba dostları ona 6 milyon iğne bağışı yaptılar.
Abluka kaynaklı kısımlar bir yana, düzenin işleyişi açısından en önemli sorun üretim eksikliği olarak adlandırılabilir. Protestocu gençlerin talebi, “herkese daha iyi iş”den yola çıkarsak belki sorunun bir cephesini açıklayabiliriz.
Bilindiği gibi Batı ülkeleri temel gelir diye bir şey tartışıyor ve bu konuda araştırmalar yapılıyor. Herkese yaşayabileceği kadar bir gelir garantisi ve çalışma olanağı verildiği takdirde insanların üretkenliği seçip seçmeyeceği yoksa yan gelip yatmaktan mutlu olup olmayacakları araştırılıyor. Belki Küba bu konuda iyi bir deneydir.
Nasıl mı?
Kimse aç değil, evsiz değil, dilenmiyor, sağlık ve eğitim garantisi var. İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmaya zorlayan bir şey yok gibidir. İşte bu durumda üretkenlik düşüyor. Ya da üretkenliği teşvik edici bir maddi ödül olmayınca kimse elini taşın altına koymuyor diyebiliriz. Kimse canını sıkmıyor. Zora sokmuyor. Ya da zora sokmak için bir dürtü görmüyor diyelim isterseniz. Lay lay lom ve gününü gün etme bu insanların yaşam biçimi. Oysa sosyalist sistem üretkenliğin insanın bir ihtiyacı olduğu tezini ortaya koyuyor. Yani üretmek insanı insan yapan bir şey olmalıdır. İnsanın çalışmaktan, üretmekten bir zevk alması demektir. Batı bile temel gelir araştırmalarında bunu konu alıyor ve acaba insanda bu yaşam korkusu olmaz ise yaratıcılığı üretkenliği artar mı diye araştırıyor. Böylece ülke ekonomisine yeni girişimciler ile ivme kazandırma peşinde koşuyor.
Ama Küba deneyinde sanki böyle bir şey olmuyor. Kübalılar deney olarak alındığında böyle bir çalışma, yaratma coşkusundan uzaklar. Acaba protestocu gençlerin bu “herkese iyi iş” talebi bu doğrultuda bir değişim yaratabilir mi? Küba iktidarı bu nedenle 2019’dan beri bir takım önlemler aldı. Fidel Castro öldükten sonra kardeşi Raul Castro özel işletmelere daha çok haklar tanıdı. Son yazılan ve kabul edilen anayasa ile de bu konunun düzene uyarlanmasının yolu açıldı. Ama bunların tam olarak hayata geçirildiğini söylemek zordur. Diaz-Canel protestolar sonrası yaptığı “özeleştiri”de şöyle açıkladı: “…. İnsanlara hizmet etme isteğiyle çatışan yöntemlerimizi ve çalışma tarzlarımızı kapsamlı bir şekilde gözden geçirmeliyiz ….. Büyük hasara neden olan bürokrasi, engeller ve hassasiyet eksikliği ile” mücadele etme çağrısında bulundu. (7)
Küba Komünist Partisi ve iktidar, bürokrasi ve onun yol açtığı engellemeler konusunda yeterince hassas olmadıklarını kabul ediyor. Bürokrasi sorunu neredeyse sosyalizmin tarihine yapışık bir sorundur. Tespitin bu kadarının yeterli olmadığını Sovyet deneyi kanıtlamıştır. Bürokrasi merkezi planlama ve devlet mülkiyetinin hatalı uygulamalarından kaynak alır. Sorunla mücadele bu hataları da kapsamalıdır. Aşağıda anlatacağımız, alınan yeni önlemler yönetimin de bu doğrultuda bir anlayışının olduğunu gösteriyor.
Salgın nedeniyle ülkede istihdamda düşme olmuştur. Yani işsizlik az da olsa vardır. Bu birincisi. İkinci olarak daha iyi iş yapmayı teşvik edecek maddi manevi bir ödüllenme yoktur. Son zamanlarda üretimi arttırmak için izin verilen özel küçük işletmelerde verilecek ücret miktarı yine devlet tarafından belirlenmekte bir gösterge çizelgesi olarak düzenlenmektedir. Ayrıca daha fazla kazansan ne olacaktır? Onunla alabilecek şey yok gibidir. Batıda görülen alınabilecek bir tüketim maddesi, bir alet yoktur. Sağlığın var, eğitimin var, aç değilsin ama hayatın yine tadı tuzu yok. Bir idealin yok. Can sıkıcı bir hayat gibi görünüyor. Değil mi? Sosyalist bir yaşamdan alınması beklenen bir takım keyifler, çalışmadan coşku alma gibi şeyler yok. Kuruluş yıllarında yaşanan coşku daha sonraki yıllarda korunamıyor. Bu da geniş kitlelerin üretim ve siyaset ile bağlarının zayıflamasına yol açıyor. Küba da bu hastalıktan inmeli görünüyor.
Ama iktidar elbette protestolardan bir takım dersler çıkarttıktan sonra bazı değişiklik kararlarını açıkladı.
Alınan kararlar aslında çoktandır düşünülen, hatta bir kısmı yeni Anayasa ile kabul edilmiş ve yine KKP ve iktidarın yavaş davranması ve bürokrasi ile de hayata geçirilememiştir. Raul Castro döneminde devlet dışı özel sektöre verilen haklar konusunda yasalar aylardır, yıllardır sürüncemede idi. Kesin kararlar alınmıyordu. Protestolar arkasından yapılan açıklamalar bu doğrultuda kararların hemen alındığını gösteriyor.
11 Temmuz protestolarının hemen arkasından alınan kararlara biraz göz atalım.
“Bakanlar kurulunun Ekonomi ve Planlama başkanlığının TV açıklamasında devlet ve devlet dışı sektörlerin de ekonomik aktörler olduğu kabul edildi. Başbakan yardımcısı Gil Fernandes ilk ilke olarak yapılan işe göre bir gösterge çizelgesi yapılması ve maaşların devlet sektöründe de işletme tarafından belirlenmesi kararını onaylandı.
….
“karların dağıtılmasında daha esnek oluyoruz ve ayrıca emeğin sonucu ile işçinin aldığı ücret arasında bir bağ kurulmasına izin veriyoruz.”
….
“Aynı şekilde KKP 8.kongresindeki karara göre sosyalist işletmelerde şimdiye kadar görülmedik bir şekilde bir uzlaşmaya varıldı ve devlet işletmelerinde ücret ödenmesinde var olan gösterge çizelge sistemini kaldırıyoruz.”(8)
Yani artık devlet şirketleri işçilerine verecekleri ücret konusunda daha özgür ve kısıtlamasız bir esnekliğe kavuşuyorlar. İşletmeler kendi ihtiyaç ve kaynaklarına göre maaş bordrolarını kendileri ayarlayacaktır.
Bu düzenlemelerin devlet işletmesi yönetiminin ücret konusunda daha özerk olması ve sorumluluk alması anlamına geldiği açıktır. Bunun devlet şirketine olumluluk getireceği inancında olduklarını ve olası risklerin göze alındığını da ekledi. İnsan kaynakları geliştirilecek ve uygun iç denetim sağlanacaktır. Böylece bu karar ile emekçiler yarattıkları artı değere göre gelir elde edeceklerdir. Verimlilik artacaktır ve ekonomik anlamda daha büyük sorumluluk alacaklardır. Devlet işletmesi yöneticisi ve yönetim kurulu, sendikalar ile ortak bir şekilde ödeme sistemini belirleyeceklerdir.
Devlet dışındaki sektörlerle ilgili de karar alındı. Onlar da emekçilerine ödeyecekleri ücreti kendileri belirleyebilecekler ama bunu sosyalist devlet işletmeleri ile uyumlu olarak yapmayı gözeteceklerdir.
Başbakan yardımcısına göre bütün bunlar bir takım riskler taşımaktadırlar ama göze alınacaktır.
Devlet İşletmeleri Dışındakiler ile İlgili Kararlar
İkinci değişiklik ya da önlem ise mikro, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerle (MKOİ) ilgili olanlardır. Devlet işletmesi olmayan bu MKOİ lerin “sahibi” özel kişilerdir ve devlet bu işletmelerde yasal bir kişi tarafından temsil edilecektir. Devletin temsilinde çeşitli seçenekler olacaktır: ekonomik uzmanlar, başka işletmeler, iş yönetimi örgütlenmeleri, bilimsel sektörler ve üniversitelerden temsilcilerin işbirliği ya da dayanışması ile yapılacaktır. MKOİ’ ler profesyonel düzeyde büyük artı değer üreten birer işletme olarak düşünülecek ve devlet bunları öyle kabul edecektir.
Başbakan yardımcısı Gil Fernandez, ‘MKOİ’lerin sahibinin belirlenmesinde sahiplik ve yönetim fonksiyonlarını birbirinden ayırıyoruz ve sahibin tasarımı ve devletin işlevinde bir otonomi uyguluyoruz… Bu iki ilke sosyalist işletmelere daha büyük bir dinamizm sağlayacaktır.” (9)
Yine Fernandez’in açıklamalarına göre bunun için yeni yasa ve kararnameler önümüzdeki günlerde çıkarılacak ve Devlet Konseyinde tartışılarak kabul edilecektir. Bu kararnameler ile devlet ve MKOİ’lerde çalışanlara bir standart, aynı türden bir eğitim öngörülecektir. Ayrıca tarım kooperatifleri de bunların içine alınacaktır.
Yeni anayasa da zaten devlet işletmelerin verimliliğini arttırmak için bir takım kararlar alınmıştı. Buna göre devlet şirketleri vergileri çıktıktan sonra var olan karları her üç ayda bir, herhangi bir sınır tanımadan işçilere dağıtımı kararlaştırılmıştı. Ancak, bu konu yine bildik bürokrasiye takılmış ve uygulaması bir türlü gerçekleşmemişti. Protestolar sonrası alınan kararda bu iş de hızlandırılmış görünüyor.
Pratik Önlemler
Protestolar sonrası halkın hoşnutsuzluğunu rahatlatmak için de bazı pratik kararlar alınmıştır.
Küba’ya dışarıdan yiyecek ve ilaç getirmede çeşitli kotalar ve tarifler vardır. Her ülkeye girenin yanında getirebileceği miktar belirlenmiştir. Ayrıca dışarıdan ithal edilecekse bunda da uyulması gereken kurallar vardır. Artık özel kişiler sınırsız miktarda gıda, ilaç ve hijyen ürünleri ithal edebilecektir. Tarifeleri askıya alınmış ve ithalatın üst sınırı havayolları kuralları ile kısıtlı olacaktır. Böylece halkları çok sıkan kuyruklara bir çözüm getirilmesi düşünülmektedir.
İkinci olarak her bir ihtiyacı olan ve ülkede yeteri kadar olmayan yiyecek gibi maddelerin alım miktarını belirleyen ve böylece vatandaşlar arasında eşitlik sağlama amacını güden herkesin bir yardım kayıt defterciği vardır. Bu özel izin olarak da düşünülebilir. İşte buna da yeni düzenlemeler getirildi. Salgın nedeniyle sokağa çıkma yasakları vs. ile birçok Kübalı yer değiştirdi ancak bu yer değiştirmeler nedeniyle bağlı oldukları bölgeden alabilecekleri yardımları alamaz oldular. Bürokratik Küba diyelim bu konuda yeni bir düzenleme getirmede yavaştan aldığı için yerini değiştiren insanlar yeni yerleşim yerlerinde bu defterde yazılı yiyecek, ilaç haklarını kullanamadılar. Şimdi işte bunda da bir esneme sağlanıyor. Bu kişiler son bulundukları yerlerde bu haklarını kullanabilecekler.
Son olarak ülkenin en büyük elektrik santralı Matazas devre dışı kalmış ve tamiri konusunda yine ağırdan alınmıştı. 17 gün sonra bu devreye sokuluverdi birden.
Sonuç
Yıllardır ambargolar, yaptırımlar hatta askeri müdahale tehditleri altında Küba zaten zorluklar içinde idi. Şimdi buna bir de Covid-19 salgını eklendi. Ülke zorun zoru altına girdi. Biden yönetimi bu ortamda ülkeyi son bir hamle ile yıkma, en azından kargaşa çıkartma şansını denemek istemiş anlaşılan. O nedenle bir takım fake haberlerle halkı kışkırtma yoluna gitmiş ve küçük bir başarı da sağlamış görünüyor.
Küba’nın içinde bulunduğu krizi sadece ambargonun yarattığı sonuçlardan değil sistemin hatalarından hareketle düşünmek gerektiği ortaya çıkıyor. Gösterilerin sistemin hatalarını ortaya çıkartan yönü iyi kavrandığında değer kazanır. Anayasa değişikliği ve son alınan kararlardan kalkarak şu söylenebilir. Küba bu kararlarla kendi NEP sürecini başlatmıştır. Yeni, kendi içinde belli ölçüde kapitalizme gidebilecek yollar açılıyor. Tarih göstermiştir ki bu süreçlerde NEP gibi uygulamalar tarihsel zorunluluk olarak ortaya çıkabiliyor. Fakat böyle dönemlerde siyasal iktidarın iradesi ve kitlelerle bağı hayati önem taşıyor. Küba KP, devrimden beri büyük sınavlar verdi. Sosyalizmin çöküşünde de en zorlu sınavını yaşadı. Şimdi yeni önemli bir sınavla yüz yüzedir.
Küba tüm kıtada yaşananlardan kapitalizmin ne olduğunu çok iyi bilmektedir. Protesto gösterilerinde 10 binler değil yüzbinler sistemlerini korumak için sokaklardaydılar. Küba direnmeye devam edecektir ve başaracaktır düşüncesindeyiz.
Alıntılar
(1) https://www.pagina12.com.ar/355127-cuba-protestas-demandas-y-tensiones-en-washington 16.7.2021
(2) https://www.pagina12.com.ar/355127-cuba-protestas-demandas-y-tensiones-en-washington 16. 7.2021
(3) https://www.pagina12.com.ar/355333-cuba-resiste
(4) https://amerika21.de/2021/07/252473/regierung-kuba-zieht-kritische-bilanz
(5) https://amerika21.de/2021/07/252473/regierung-kuba-zieht-kritische-bilanz
(6) https://www.pagina12.com.ar/355333-cuba-resiste
(7) https://amerika21.de/2021/07/252585/verteidigung-der-revolution-kuba
(9) ay