Arkadaşa Notlar – Dijital çağda gençlik ve örgütlenme
Bugünün gençliğinin internette yaşadığını tespit ediyorsak, gençlikle bağ kurabilmek için o yaşamın içerisinde de etkin bir biçimde yer almalıyız. Gençler dijital dünyanın neresinde ne yapıyorsa, oralarda da kendi rengimizle varlığımızı sergilemeliyiz.
İnternet çağı… Dijital çağ… Bilişim çağı… Enformasyon çağı… Kent sosyolojisi çalışmalarında, içinde bulunduğumuz dönemi nitelemek için ifade edilen adlandırmalar. Dönemin öne çıkan olgularından birisi, internet teknolojisinin toplumsal yaşamda kazandığı ağırlık. 60’lı yıllarda askeri alanda kullanılmak üzere ABD’de geliştirilen bu teknoloji, 90’larla birlikte yaşamın her alanına hızla yayılmaya başladı. Üretim süreçlerinden insanların gündelik yaşam pratiklerine kadar, her alanda yarattığı yapısal dönüşümler muazzam.
Bugünü anlama çabasında, internet teknolojisinin açığa çıkarttığı çok boyutlu sonuçları -teknolojik determinizme düşmeden- tekrar tekrar masaya yatırmak önemli. Strateji tartışmalarından örgütlenme taktiklerine ve kadro politikasına, devrimci mücadelenin tüm veçhelerinde bu mesele irdelenmek üzere karşımızda duruyor.
Finans kapital, sermaye birikimini coşturmak için internet teknolojisine taklalar attırıyor. Kapitalist devletler, kesif bir “gözetim toplumu” yaratmak için internet teknolojisinin sunduğu olanaklardan sonuna kadar faydalanıyor. Sosyalistler bu konuda -şimdilik- el yordamıyla yol alıyor…
Gençlik içerisindeki örgütlenme çalışmaları bağlamında konuya nasıl yaklaşabiliriz? Elbette gençlik homojen bir yapı değil; kendi içerisinde başta sınıfsal olmak üzere çeşit çeşit katmanlaşmalar söz konusu. Fakat tartışacağımız çerçeve açısından gençlik kavramını ortalama bir ifade olarak kullanmamızın sakıncası yok.
2021 istatistiklerine göre Türkiye’de bir insan günde ortalama 8 saatini internette geçiriyor. Uyanık geçirilen sürenin yaklaşık yarısı. Genç nüfusa doğru geldiğinizde bu süre daha da uzuyor. Oldukça çarpıcı bir veri bu.
Bu uzun zaman diliminde ne yapıyor gençler internette? Geçimi için çalışıyor… Haber alıyor, bilgi ediniyor… Alışveriş yapıyor, mağaza vitrinlerini geziyor, müzik dinliyor, film izliyor… Sosyalleşiyor, politik etkinliklerde bulunuyor… Kendisini ifade ediyor; düşüncelerini, duygularını paylaşıyor… Flörtleşiyor, kavga ediyor, trip atıyor, küsüyor, barışıyor… Pandemi sürecinde bu etkinliklere okul mesaisi de eklendi. Kısacası, gerçek gündelik yaşamda ne varsa, bütün bunları internet ortamında gerçekleştiriyor. Dikkat çekmek açısından çubuğu bir parça bükerek söyleyelim; “bu çağın gençliği internette yaşıyor…”
Çağın gençliğinin bu niteliğini ifade etmek için onlara bir isim de takılmış; “dijital yerliler…” Dijital yerliler, gözlerini dijital dünyaya açan gençler. İnternet teknolojisi, yaşamlarının merkezinde yer alıyor; neredeyse tüm gündelik etkinlikler bir biçimde internetle ilişkili olarak gerçekleştiriliyor; akıllı cihazlar, bedenlerinin doğal bir uzantısı halini almış durumda.
Örgütlenmek için, boylu boyunca örgütleneceklerin yaşamının içerisinde var olmak şart. İşyerinde, evinde, mahallesinde, kahvehanesinde, meyhanesinde, parkında, düğününde, cenazesinde, kavgasında, barışında… Yaşam nerede akıyorsa orada… Bu konu, örgütlenme meselesinin en bilindik abecesi.
Dolayısıyla, bugünün gençliğinin internette yaşadığını tespit ediyorsak, gençlikle bağ kurabilmek için o yaşamın içerisinde de etkin bir biçimde yer almalıyız. Gençler dijital dünyanın neresinde ne yapıyorsa, oralarda da kendi rengimizle varlığımızı sergilemeliyiz.
Sosyalistlerin bu konudaki politikaları oldukça zayıf. İnternet teknolojisine, yalnızca bir şeyleri -bir haberi, bir çağrıyı, bir bildiriyi- duyuracak araç darlığıyla yaklaşılıyor. Bu iş de artık tedavülden kalkmaya yüz tutmuş “geleneksel medya” ezberleriyle yapılıyor. Örneğin bir metin, her bir sosyal ağın tekniği, ruhu, dili dikkate alınmaksızın kopyala yapıştırla hepsinde birden aynı şekilde paylaşılıyor. Hal böyleyken, “dijital dünyada etkin bir şekilde var olma” konusu, devrimci hareketin henüz oldukça uzağında duruyor.
Klasik örgütlenme politikalarının geliştirilmesinde iki boyut var. Tarihsel toplumsal bakış açısıyla kişinin ve o kişinin içerisinde bulunduğu koşulların kavranması. Kuşkusuz, bunlar diyalektik bir ilişki içerisinde. Dijital dünyaya dönük örgütlenme politikaları geliştirirken de yine bunlara bakacağız.
Kentleşen/metropolleşen dünyada genç bireyin duygu, düşünce, davranış örüntüleri nasıl şekilleniyor? İnternet teknolojisi, bu şekillenişte ve gündelik yaşamın dönüşümünde nasıl bir etki yaratıyor? Bu soruların yanıtlarını aramalıyız.
Diğer anlaşılması gereken şey de dijital dünyadaki sosyal ağların tekniği ve ruhu. Bir genç youtube’da ne yapıyor, neden yapıyor, nasıl yapıyor? TikTok’ta, instagram’da ne yapıyor, neden yapıyor, nasıl yapıyor? Her bir sosyal ağ için bunları tek tek ele almalıyız.
Dijital dünyada gençlerle bağ kurarken temel duruş noktalarımız neler olmalı? Sosyal ağlarda yaratacağımız alternatif seçeneklerin omurgasını neler oluşturmalı?
Yaşadığımız çağ, çelişik fotoğraflar ortaya koyuyor. Büyük kalabalıklar içerisinde yaşarken, derin bir yalnızlık… Aynı anda çok sayıda dijital topluluk içerisinde yer alırken, toplumun tek tek bireylere atomize oluşu ve alabildiğine örgütsüzlük… Özel alanın mahremiyeti tüm dünyaya olanca çıplaklığıyla sergilenirken, bireyselliğin kabuğu içerisinde tüm dünyadan izole olma… Gezegenin neresinde olursanız olun bilgiye anında ulaşılabilirken, koyu bir bilgisizlik ve hakikatten kopma… Bunlar ve benzeri daha birçok olgu ayrı ayrı çalışılması gereken konular.
“Türkiye’de 30 yaş altı 20 milyona yakın genç insanın yüzde 98’inin akıllı cihazları var. Her gelişmeyi takip edebiliyorlar, ama müdahil olamıyorlar. Çünkü hem örgütlü değiller hem de ortak bir hayale, belli bir ufka sahip değiller. Ortak bir hayalin etrafında birleşmeyen insanların hayatları giderek bireyselleşiyor.” (Bekir Ağırdır, birartibir.org)
Yalnızlık, sosyal izolasyon, örgütsüzlük, ortak hayallerden yoksunluk… Bu tablo “ben”leri “biz” haline getirmeyi güçleştiriyor; bireysellik derinleşiyor.
“Dayanışma” ve “ortak bir gelecek hayali…” Mevcut tabloyu tersyüz etmek için sosyalistlerin internet ortamındaki var oluşunun ve örgütlenme politikalarının taşıyıcı sütunları bunlar olmalı.
Sosyalistler açısından oldukça klasik; fakat aynı oranda da güncel ve yakıcı bir eksen. Bu paradigmanın dijitale taşınması işinin becerilmesi gerekiyor. Nasıl? Aslında dijital dünyaya bu gözle dikkatle bakıldığında, oradaki yaşamın bizlere çeşitli yollar, yöntemler, araçlar sunduğunu görebiliriz.
Yaşamın zorlamasıyla gençler arasında -özellikle dayanışma konusunda- kendiliğinden gelişen çabalar, arayışlar söz konusu. Çeşitli sosyal ağlarda buluşan topluluklar, son derece zengin dayanışma pratikleri sergiliyor. Bunlar içerisinde sistem karşıtı zeminde oldukça politik duruş sergileyenler de var. Hatta kimi sanal topluluklar bambaşka nedenlerle kurulmuş olsa bile, bir süre sonra ortamlarında dayanışma ilişkileri geliştirmeye başlıyor. Bazılarında, dijitalde kurulan ilişkileri bir seviyede de olsa gerçek hayata taşıma çabaları da görülüyor.
Küçük küçük, parça parça, genellikle gelgeç ve henüz güçlü ortak hayallerden yoksun filiz halindeki deneyimler. “Bu konuda somut olarak ne yapmalı” sorusuna yanıt ararken bakılması gereken değerli örnekler.
Elbette devrimci mücadele internette çevrimiçi oynanan bir oyun değil. Gerçek hayatta, sahada, yüz yüze, omuz omuza, göğüs göğse geliştirilecek bir süreç. Fakat örgütlenecek gençler internette yaşıyor; onları sahaya, gerçek hayattaki mücadeleye taşıyabilmek için o yaşamın içerisine girip gençlerle o alanda da bağ kurabilmek zorundayız.
Sosyalistlerin, örgütlenme politikalarını ve bu politikalara bağlı örgütsel düzenlemelerini belirlerken, öncelik sıralamalarına bir de bu açıdan bakmaları ve en azından bir yerlerden denemelere başlamaları gerekiyor.