Deniz Poyraz’ın kahvaltısı, HDP’ye saldırma özgürlüğü

Deniz’in kahvaltısı yarım kalmasın diye, yoksulların alın teri hakim olsun diye sımsıkı sarılmalıyız HDP’ye….

HDP İzmir İl Binası’na ilk saldırı haberini aldığımızda durumun ciddiyetini kavramaktan uzaktık.

Uzunca bir süredir HDP’nin önüne birilerinin gelmesi ve ağızlarına geleni söylemesi, hatta belindeki silahını özgürce ateşleyebilmesi olağan bir durum olarak karşılanır hale gelmişti. Aslında anormal olanın yaşana yaşana normale dönüştürüldüğü bir gerçeklik üzerine konuştuğumuz…

Patlayan bombalar, sokak ortasındaki infazlar, cezaevleri, sürgün ve açlığa mahkûm etmeler özellikle HDP etrafında kenetlenen milyonlarca insanın normali!

7 Haziran 2015’ten Deniz’in vurulduğu ana kadar, şiddet eşiğimizin sürekli artıyor oluşu arada yaşanılan birçok olaya hakkıyla tepki verebilmeyi ıskalamamız durumunu da ortaya çıkardı.

Dün yaşanılanlar aslında hepimizde şiddetli bir sarsıntıya yol açtı. Deniz bugün sonsuz yolculuğa uğurlanacak fakat yarın yaşanılacakların önünün nasıl alınacağı sorusu cevap arıyor.

Benzer saldırıların münferit, kişiselleştirilmiş husumetler olduğu savı alaycılık seviyesini çoktan aştığı için gündeme dahi almamalıyız.

Deniz’in sahip olduğu kimlik ilk defa ölümle karşılaşmıyor. Deniz’le birlikte 9 çocuklu Poyraz ailesini İzmir’e getiren de şiddetin ta kendisi. Kürde duyulan kin, Mardin’den Jitem-kontrgerilla güçleri tarafından zorla göçe zorlanan ailesinin yaşamak için geldiği İzmir’de Deniz’i buldu. Bu kin bireysel bir kin değil.

Faillerin adresleri şaşırılmamalı…

Sadece bu yıl içinde yaşanılan üç olaya ve açıklamalara bakalım:

İlki, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ bu senenin başında bir grubun saldırısına uğradı ve iktidar ortağı MHP Genel Başkan yardımcısı Semih Yalçın ‘Bu hareketin delisi çoktur, talimat dinlemezler’ diye açıklamada bulundu. Hatta Özdağ’a saldıranlar arasında ismi geçen ve yargılanan Gülahmet Türk, Ülkü Ocakları Bursa İl Başkanı olarak görevlendirildi.

İkincisi, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Rize’nin İkizdere ve Çayeli ilçesindeki ziyareti sırasında linç edilmek istendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclisteki grup toplantısında “Rize’deki ders birinci, daha neler olacak neler. Daha dur bakalım, bunlar iyi günler” diye konuştu.

Üçüncüsü ise, Sedat Peker’in devlet-mafya-medya-sermaye kirli iş birliğine ilişkin yayımladığı videolar sonrası konuşan eski MİT yöneticisi Mehmet Eymür “Bu gidişin sonu siyasi cinayetlerdir” uyarısında bulunmuştu.

Bu üç olay ve açıklamalar üzerinden HDP’ye saldırıyı ele aldığımızda, iktidarın içine düştüğü krizden bağımsız düşünülemeyeceğini iddia etmek yanlış olmaz ama eksik kalır.

Parti devletine dönüşen devlet, çok katmanlı tıkanıklığını aşmak istiyor ve bunu da muhaliflerini eze eze dağıtarak yapacağını öngörüyor. İktidar bileşenleri karşıtlarına her vurduğunda çıkacak gürültünün şiddeti, sonrasındaki sürecin nasıl akacağının da belirleyicisi olacaktır.

Gare operasyonunda arkasına takamadığı muhalefet partilerinin Deniz Poyraz’ın cenazesinde göstereceği refleks, Meral Akşener’in Rize’ye yeniden gidip gidememesinde belirleyici olacaktır.

Deniz’in katili Onur Gencer’in “sağlık görevlisi” sıfatıyla Suriye’nin çeşitli bölgelerine gittiği ortaya çıktı. Katil Gencer’in, Suriye’de “sağlık görevlisi” olmasına rağmen silahlarla poz verdiği, MHP’ye yakın olduğu görülüyor.

Birçok milliyetçilik papağanı gibi katil Gencer de askere gitmemiş.

Yoksulun evi: HDP!

Asıl meseleye gelirsek, Deniz’in geride bıraktığı bir tabak içerisindeki kahvaltı ve karton bardakta yarım kalan çayı bizim gerçekliğimiz. Deniz’i ilk 2018’in Mayıs ayında gördüm HDP İzmir İl Binası’nda. Deniz’in yarım kalan kahvaltısını yaptığı masada, bir süre neredeyse her sabah aynı kahvaltıyı yaptık Deniz ve birçok arkadaşla.

Evet, Deniz’in kahvaltısı bizim gerçekliğimiz.

Pisliğin kendi içinden patlamasıyla ortaya çıkan cerahat yağmacıların servetlerindeki azameti görmemizi sağladı.

Üç yıl önce gittiğim HDP İzmir İl Binası’nda o masada yenen kahvaltı aynı. İzmir’de HDP’nin kapısından giren herkesi evine gelmiş gibi ağırlayan, ilgi gösteren Fehime annenin duruşu, söyledikleri korku duvarlarını parçalıyor.

Katil Gencer’i katliama gönderenler onu, yurtları gasp edilen Kürtlerin, ekmeği çalınan yoksulların, geleceği çalınanların evine gönderdi.

Deniz’in kahvaltısı aynı kalsın diye sıkılan kurşun Saray’ın ışıltı kaynağı.

Deniz’in kahvaltısı yarım kalmasın diye, yoksulların alın teri hakim olsun diye sımsıkı sarılmalıyız HDP’ye….