Kutuplaşmadan Tasfiyeye
“İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek ne kadar oy arttırabilir?” sorusu doğru değildir. Bu zemini sağlamlaştırmak ve katılaştırmak gelecekte yeni saldırılar için güç inşasıdır. AKP Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın “Hazırlık tamamlandı, asıl şimdi başlıyoruz” açıklaması rastgele söylenmiş bir söz değildir.
Bir cuma akşamı ülkeyi sarsacak kararlar alan Cumhurbaşkanı’nın, ardından AKP kongresinde bir manifesto ilan edeceği bildirildi. Ancak kongre beklenen etkiyi yaratmadı. İçi boş bir gösteriden ibaret kaldı. Manifesto gelmediği gibi Erdoğan yine vatandaşın altın ve dövizini finans kurumlarına yatırmasını istedi. Boşa bir çağrı…
Zaten kongrenin parolası da iktidarın artık “duraklama ve gerileme” devrine girdiğinin kanıtıydı: “Güven ve istikrar”! Öte yandan kongre keyfiliğin zirve yaptığı bir yer oldu. Pandemi ortasında bir yandan her akşam tedbirler açıklanıp vatandaşa bol bol ceza kesilirken; öte yandan bu tedbirlerin hiçbirisi AKP kongreleri için geçerli değildi. Bu ölçüde pervasızlıkla güç gösterisini amaçlayan Saray, bunun aynı zamanda yaman bir öfke biriktirdiğinin farkında değil mi? Bunun insanlarla alay etmek, onları aşağılamak anlamına geldiğinin farkında olmaması mümkün değil. Fakat zaten amaçları bu… Saray’ı kutsamayanlar aşağılanmayı hak ediyor…
Bir hafta önce alınan kararların hemen hepsi bir keyfilik ve meydan okuma havasındaydı. Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi, HDP’nin kapatılma davası, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, Taksim Meydanı’nın ne olduğu belirsiz bir vakfa devredilmesi, Kanal İstanbul denen felaket projesine bir gecede devlet garantisi verilmesi; elbette en önemlisi merkez bankası başkanının bir kez daha değiştirilmesi sarayın güç gösterisiydi. Ancak ardından gelen kongre bu meydan okumanın havasına uymadı. Tam tersine gücün sınırını, hatta belli ölçüde kofluğunu sergiledi.
“İnsan hakları eylem planı” ve “ekonomik reformlar”la yeni bir perde açma iddiasında olan Erdoğan bir hafta sonra keskin bir dönüş yapmış görünüyor. Kimse bu plan ve reformlara inanmamış da olsa, bunların AB ve ABD’ne karşı bir makyajlama hareketi olduğu açıktı. AB ve ABD’den esen rüzgârın yumuşadığını gören Erdoğan yine keskin bir U dönüşü mü yapıyor? Ortada döneme göre belirli bir strateji olmadığı için her şey olabilir demek gerekiyor. Son altı yedi yıldır uygulanan “bölge stratejisi” bütünüyle çöktüğü ve yerine bir yenisini inşa edebilecek güç ve kurmay aklı kalmadığı için gidiş gündelik uygulamalara kalmıştır. Özellikle Gare operasyonunun beklediği etkiyi yaratmadığını hayretle gören Erdoğan kararlarını artık öfke ve panik içinde alıyor.
İstediği kadar U dönüşleriyle manevralar yapsın, iki kalın duvarın arasında hareket etmek zorunda kalıyor. Birisi ekonomide acil dolar ihtiyacıdır. Saray istediği kadar Merkez Bankası Başkanı değiştirsin sonuçta ülkeye dolar girişini sağlayacak kararlar almak zorunda kalıyor ve kalacaktır. Diğeri Rusya ile ilişkilerdir. ABD ve AB’ye “benimle çalışın” diyen Erdoğan bu konuda geniş bir manevra alanına sahip değildir. Rusya ile ilişkilerin bir tolerans sınırı vardır. Zaten son günlerde Putin bunu hiç gürültü yapmadan çeşitli adımlar atarak Ankara’ya hatırlatıyor.
Son alınan kararların bütün bu karmaşaya rağmen dayandığı iki taktik yön vardır. Saray milliyetçi ve İslamcı zemini toparlama ve katılaştırma amacındadır. Örneğin “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek ne kadar oy arttırabilir?” sorusu doğru değildir. Bu zemini sağlamlaştırmak ve katılaştırmak gelecekte yeni saldırılar için güç inşasıdır. AKP başkan yardımcısı Mahir Ünal’ın “Hazırlık tamamlandı, asıl şimdi başlıyoruz” açıklaması rastgele söylenmiş bir söz değildir. Saray, cemaat ve tarikatları çevresinde daha sıkı tutmak için adımlar atarken, aynı zamanda tarikatlar da Erdoğan’dan beklentilerini yükseltiyorlar. Bu ilişki Erdoğan’ı karşılıklı alışverişlere zorlayacaktır. Burada ileride ortaya çıkacak bir gerilim saklıdır.
Öte yandan, Saray’ın pervasız kararları aynı zamanda muhalefetin aczini arttırma, irade yoksunluğunu ikide bir göze batırma hedefini taşıyor. “Mademki Gare operasyonunu ‘yemediniz’ hadi bakalım bunlara karşı ne yapacaksınız?” meydan okumasının güç savaşında önemli bir yeri olduğu açıktır. Saray’ın son saldırıları karşısında CHP ve İyi Parti’den “danıştaya gideceğiz”den öteye bir tepki gelmedi. Bu saldırılara karşı Newroz kutlamaları iyi bir cevap oldu.
Yaşananların taktik adımlardan öteye anlamları olabilir. Son gelişmeler bazı kopmalara işaret ediyor. Yeterince açık olan, AKP’nin liberallerden, hatta kendi içinde bazı muhafazakarlardan koptuğu gerçekliğidir. Bu çoktandır yaşanan bir süreçti. Son atılan adımlarla bu kopma derinleşiyor. Öte yandan, ekonomi alanında da bazı kopma işaretleri görünüyor. Bir kaç hafta önce “ekonomik reformlar” ve Naci Ağbal’ın faiz yükseltmeleriyle kur-faiz açmazından bir çıkış denemesi yapılmıştı. Şimdi aynı açmaza yeniden girildi. Saray “İstanbul sermayesi” ile hep sorunlu olmuştu; son adımlar sanki arayı biraz yumuşatma anlamına geliyordu. Fakat yeniden bir U dönüşüyle Saray kendi sermaye tabanı olarak düşündüğü MÜSİAD; inşaatçılar, KOBİ’lerin bir bölümüne dönüş yapmış görünüyor. Gelişmelerin ortaya koyduğu sıcak para akışının hız kazanmaması bir yana doğrudan sermaye yatırımlarının bazıları da geriye çekiliyor. Saray böyle kopmaları hangi derinliğe kadar götürebilir?
AKP Kongresi öncesi Mahir Ünal’ın “Asıl şimdi başlıyoruz” sözleri kopmaların derinleşmesi ve yeni saldırıların gelmesi anlamını taşıyor. Bu yolda anayasa tartışmaları bir önemli basamak olabilir. Özetle Cumhur İttifakı’nın üzerinden yürüdüğü kutuplaştırma politikalarının yeni bir basamağa çıkıp, karşı kutbun tasfiyesi hedefine yönelmesi olayların kaçınılmaz mantık sonucudur.
HDP’ye kapatma davası açıldı. Erdoğan “Türkiye’nin geleceğinde CHP’nin yerinin olmadığına” hükmetti. Olaylar Cumhur İttifakı’nı böyle bir adıma zorluyor, fakat tasfiye adımı bugüne kadar toplumsal kılcal damarlarda birikmiş tepkileri ortaya dökebilir.
En keskin saflaşmaların oluşacağı ve daha sert mücadelelerin yaşanacağı bir zaman aralığına girildi. Bu süreç seçimlerle mi, yoksa farklı gelişmelerle mi sonuçlanır? Erdoğan Türkiye’sinde her şey mümkündür!