Faşizmin Elini Görmek

Çoktandır beklenen süreç başladı. Gergerlioğlu’nun vekilliği düşürüldü. 9 fezleke kapıda. Parti kapatma davası da geldi. Nisan’da Kobani davasıyla birlikte daha da köpürtülecek bir sürecin içerisindeyiz artık.  

İktidar lime lime eriyor. Her alanda çöküş yaşanıyor. Biden’dan telefon bir türlü gelmiyor. Rus Genelkurmay başkanı Şoygu, Türkiye’nin NATO üyeliğini sorguluyor. Mısır karşısında şirinlik üstüne şirinlik yapılıyor İhvan liderlerinin daha yerdeki kanları kurumamışken. Libya’dan ufak ufak geri basılıyor, İsrail’e aracı üzerine aracı gönderiliyor.  İdlib’de markaj sıkılaşırken Suriye’deki Türkiye varlığı AB tarafından açıkça işgalci olarak niteleniyor.

Ekonomi de benzer biçimde serbest düşüşte. Mart sonunda kısa çalışma ödeneğinin kaldırılması milyonlarca insanı açlıkla talim ettirecek. Merkez Bankası’nın faiz artışlarına dayanan mucizesinin camdan olduğunun açığa çıkması için çok zaman geçmesi gerekmedi. Yaşam pahalılığı son yıllarla karşılaştırılamayacak boyutlarda. Bardakla ayçiçek yağı, taneyle bebek bezi satışları aşamasına geçildi. Petrol fiyatlarındaki artış cari açığı rekora zorlayacak gibi. Kuyumculardan haraç istemeye kadar işi vardıran iktidar için yolun sonu görünüyor.

Açıklanan tüm paketlerin gösterdiği gibi iktidarın halka sunabileceği bir vaadi yok. Zulüm ile ayakta kalmaya çalışmaktan başka bir seçenekleri yok ve bu seçeneği kullanma konusunda ısrarları ise net. Yani iktidar postu pahalıya satma konusunda kararlı. İktidarın demokratik bir biçimde el değiştireceğine dair tüm olanakları ortadan kaldırma konusunda bir ortaklaşma olduğu ortada.

İşte HDP’ye tüm akıl ve izanı bir kenara bırakan saldırının arkasında bu kararlılık yatıyor. İktidar, konumunu koruyabilmek için her türlü oyun kuralını maç esnasında değiştirmek iradesine açıkça sahip. HDP’ye dönük saldırının partiyi kapatmayı hedeflediği noktasında bir amacı olduğu muhakkak.

Bu AKP’nin MHP’ye verdiği bir hediye değil. İktidardaki tarihsel bloğun ortak bir projesinden bahsedebiliriz. İki gün önce patlak veren andımız tartışması ya da Newroz’lara izin verilmesi bu tabloyla çelişiyor mu? Hayır. İktidar bloğu bu konuda aralarında bir çatlak varmış gibi düşünülmesinden hoşnut. Bu sayede AKP hala Kürt halkının belli kesimlerinden oy alabiliyor. “MHP’ye hediye verildi” söylemi bu algıyı güçlendiriyor. İki soğukkanlı katil var karşımızda ve planlarını birlikte yapıyorlar. Ülkenin bütün zenginleri de arkalarında. Finans kapital, pandemi koşullarında işçilere, en yoksul ülkelerden bile daha az nakdi gelir desteği vermiş bir iktidara sahip olmaktan, bütün batık şirketlerini yoksulun ekmek alırken ödediği KDV ile fonlanan kamu bankalarının yeniden yapılandırmaları ile su üstünde tutan rejimden memnun.

Restorasyoncu muhalefet ne tavır alacak? Gare operasyonu sonrasında kapandaki peyniri yemeyen CHP-İYİP ittifakı bu süreci nasıl yönetecek? Kılıçdaroğlu’nun “Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” açıklaması sadece saflıkla açıklanamaz. HDP’nin kendisi için ciddi bir rakip olduğunu, 2013-2015 ritmi devam etse PASOK’un SYRIZA’ya çözülmesi benzeri bir sürecin altında kalabileceğini görmüştü ve HDP’nin kriminalizasyonundan CHP de kapsamlı bir biçimde yararlandı. CHP, HDP’nin en azından yakın vadede yeniden açılamayacağı bir iktidar planından yararlanmak ister mi? Düzene biatını böylesi bir gerekçeyle kendi içine izah etmeye kalkar mı? Böyle bir olasılık vardır ve bu olasılığı boşa çıkarmak için de bütün devrimci-demokratik güçlerin CHP’yi prese alması gerekmektedir. Toplumsal muhalefetin yeterli presini yemeyen bir CHP’nin her türlü zaafı gösterebileceği açıktır. CHP’yi bu presin dışında bırakmaya çalışan kimi çok “devrimci” açıklamalar ise aslında CHP’nin dayandığı orta sınıf konformizmine hizmet etmektedir ancak arkadaşlar kendilerinin bir “halkçı seçenek” yaratmaya çalıştıkları vehmine kapılmışlardır. Gerçeklerin bu kadar flulaşabilmesi oldukça tuhaftır ve ancak muhaliflerin de muarızları kadar ezberle yüklü ve hayattan öğrenmeye kapalı olmaları ile mümkün olabilmektedir.

Son zamanlarda Akşener’de bir melake görmeye çalışan bir takım liberal mahfillerin ne tür bir yıkım yaşayacağına kendi gözlerimizle tanık olacağız tez zamanda.

Çuvaldızı biraz da kendimize batırırsak: Bütün bunların olacağı apaçıkken böylesi bir saldırı sürecine yeterince hazır mıyız? Neden hep en kötüsünün olmayacağına dair gereksiz bir iyimserliğe sahibiz? Bugünün en temel çelişkisi hala, iktidarı değiştirmek isteyenlerin arzu ve adanmışlığının onu her biçimde korumak isteyenlerin ihtirası kadar alev alev olamamasıdır. Üzerine düşündükçe her açmazımızın açıklamasına kavuşabileceğimiz çelişkimiz burada gizli.

Önümüz Newroz. İktidarın elini gördüğümüzü en güçlü bir biçimde haykırmak için bir büyük olanak.

Mutlaka Kazanacağız!

Newroz Piroz Be!