“İşten atmak yasak” yalan, Kod29 sahtekârlık

Saldırılar sürerken direniş de örgütleniyor. Şu anda ülkenin dört bir yanında işçiler direniyor. Bir araya gelmeye çalışıyor, dayanışmayı büyütmeye çalışıyor. Sendikalaştığı için, greve çıktığı için ücretsiz izne çıkarılan, işten atılan işçiler direnişte. Haklarını alamayan işçiler sokakta.

Yakın zamanda hükümet “işten atma yasağını” iki ay daha uzattığını açıkladı. Ama rakamlara baktığımızda işsizliğin her geçen gün arttığını görüyoruz. DİSK-AR’ın Ocak 2021 raporuna göre işbaşında olanların sayısı son bir yılda 1 milyon 833 bin kişi azaldı.

Her zaman olduğu gibi bir kandırmacanın içindeyiz. “İşten atma yasağı” bazı “istisnalarla” getirildi. Bu istisnalar şöyle: İş Yasası’nın 25/2 maddesinde sıralanan hallerde, belirli süreli iş sözleşmesinin süresinin bitiminde, iş yerinin kapatılmasında, iş yerinin faaliyetlerinin sona ermesinde, hizmet alımı yoluyla yapılan işlerde işin sona ermesi halinde işveren işçi çıkartabilecek.

“Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” başlığı altındaki İş Yasası’nın 25/2 maddesi yoruma açık pek çok hüküm barındırıyor. Mesela maddenin (h) bendinde “İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.” deniyor. Görev tanımı muğlak olan işlerde bu madde işçinin aleyhine çok rahat bir şekilde kullanılabiliyor. Ya da hak gasplarına, ağır çalışma koşullarına itiraz eden, sendikalaşan işçi işletmenin başka bir şubesine sürgün olarak gönderilebiliyor ve gitmediği için 25/2 maddesi uyarınca Kod29’dan işten atılabiliyor.

Kod29’un pandemi sürecinde çok yaygın olarak kullanıldığını görüyoruz. Şeffaflık olmadığı için resmi sayılara ulaşamıyoruz. Ancak baroların dava konularıyla ilgili rakamları ve sahadan aldığımız bilgiler Kod29’un patronların elinde bir silaha dönüştüğünü gösteriyor. Özellikle son süreçte Kod29 sendikal mücadeleyi cezalandırma yöntemi haline gelmiş durumda.

Kod29’la işten atılan işçiler tazminat ve işsizlik maaşı alamıyorlar. Bu kod damgalayıcı olduğu için yeni iş başvurularında engel oluşturuyor. Pandemi koşullarında iş bulmanın daha da zorlaştığını biliyoruz. Kod29’la işten atılan işçi tamamen açlığa mahkum edilmiş oluyor.

Bakıyoruz ki bir tarafta iş yerlerinde koşullar ağırlaşıyor, özellikle belli sektörlerde işçinin iş yükü artıyor, sağlıksız koşullarda saatlerce çalıştırılıyor, olmadı işten çıkarılıyor; pandemiyle ağırlaşan ekonomik tablonun yükü emekçilere fatura ediliyor. Bir tarafta da zenginler daha da zengin oluyor.

Microsoft’un kurucu ortağı Bill Gates’in 120 milyar dolarlık servetini Mart ayından bu yana yaklaşık 20 milyar dolar arttırdığını görüyoruz. Tesla ve Space X’in CEO’su Elon Musk, mart ayında 25 milyar dolar olan servetini 153 milyar dolara yükseltiyor. Türkiye’deki neredeyse tüm büyük kamu ihalelerini alan beş şirketin; Limak Holding, Cengiz Holding, Kolin İnşaat, Kalyon İnşaat ve MNG Holding’in 9,5 milyar lira borcu bir anda silinebiliyor.

2020 Ocak-Ekim arası ortalama 1 milyon 300 bine yakın işsiz, İşsizlik Fonu’na başvurmuşken bunların sadece 448 bini fondan faydalanabildi. İşsizlik Fonu’nda emekçilerden kesilerek biriken paraların sadece 6 milyarı işsizlere verilirken 18 milyarı patronlara “teşvik” olarak sunuldu.

İşsizliğin kalıcılaştığı, güvencesizliğin çığ gibi büyüdüğü bugünlerde pandeminin ağır yükü emekçi kesimlere yıkılıyor. Yasalar, sınıflar savaşının bir yansımasıdır. Uzun zamandır işçi sınıfı, hemen tüm savunma araçlarında yoksun bir şekilde çok ağır bir saldırı altında. Çalışma koşulları ağırlaştırıyor, işsizlik artıyor, sendikalaşmanın önüne geçiliyor, esnek çalışma yasalaştırılıyor. Mevcut yasalar burjuvaziye yetersiz geliyor. Sınıf savaşının şu anki konağında, işçi sınıfı bu kadar örgütsüzken var olan haklarımızı bile elimizden almaya çalışıyorlar. Böyle krizli ortamlar fırsat devşirmek için kullanılır. Burjuvazi krizi fırsata çevirerek mevzilerimizi geriletmeye çalışıyor. Biz daha “ne oldu şimdi” diye durumu anlamaya çalışırken, “açlıktan mı öleceğiz hastalıktan mı” girdabında boğuşurken bir saldırı bir saldırı daha arka arkaya geliyor. Sendikalı olmanın anayasal hak olduğunu söylemek artık hiçbir şey ifade etmiyor. Dişe diş bir mücadeleyle sendikalaşabiliyoruz. “İşten atmak yasaktı” diyemiyoruz, Kod29’la bir anda kendimizi kapıda bulabiliyoruz. “Benim güvencem var, sigortalı işim var” diyemiyoruz, plazada çalışırken kendimizi bir anda pazarda satış yaparken bulabiliyoruz.

Saldırılar sürerken direniş de örgütleniyor. Şu anda ülkenin dört bir yanında işçiler direniyor. Bir araya gelmeye çalışıyor, dayanışmayı büyütmeye çalışıyor. Sendikalaştığı için, greve çıktığı için ücretsiz izne çıkarılan, işten atılan işçiler direnişte. Haklarını alamayan işçiler sokakta.

Tüm bu saldırılara karşı etkili bir mücadeleyi somut kazanımlar için ve güçlerimizi birleştirerek yürütebiliriz. Kayıtsız şartsız işten atmanın yasaklanması, Kod29’un iptal edilmesi, ücretsiz izinlerin kaldırılması, İşsizlik Fonu’ndaki paranın kayıtsız şartsız tüm işsizlere dağıtılması için mücadeleyi ve dayanışmayı büyütmeye…