Güçlendirilmiş parlamenter sistem tartışmaları | İlhan Cihaner ve Mert Büyükkarabacak neler söylüyor?

Güçlendirilmiş parlamenter sistem, demokrasi krizini çözer mi? İlhan Cihaner bir geçiş sistemine ihtiyaç olduğunu söylerken Mert Büyükkarabacak tartışmaların ekonomik alana da genişletilmesi gerektiği görüşünde.

Ayla Türksoy’un Demokrasi Güncesi isimli programında CHP 26-27. dönem milletvekili İlhan Cihaner ve Sosyalist Dayanışma Platformu(SODAP) ve Demokrasi için Birlik(DİB) üyesi aynı zamanda Karşı Mahalle programcısı Mert Büyükkarabacak, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dair görüşlerini paylaştılar.

İlhan Cihaner: “Krizin faili iktidar; muhalefetinse bütünlükçü bir çıkış politikası yok.”

Gazeteci Ayla Türksoy’un son günlerde HDP’li siyasetçilere dönük tutuklamaları, meslek örgürlerine yönelik baskıları ve sosyal medya yasasını hatırlatarak sorduğu “Demokrasi krizini nasıl tarif edersiniz?” sorusunu İlhan Cihaner “krizin kaynağının iktidar olduğu” şeklinde yanıtladı. Şu an yaşanan krizin dinamiklerinin farklı olduğunu belirten Cihaner, ayrım noktalarını şöyle özetledi:

“Bu krizin dinamikleri farklı. Seçimle gidip gitmeyecği tartışmalarının bile yapıldığı bir iktidar söz konusu. Krizin faili bu iktidar. En önemli ayrım noktası bu. Bu, teşhis ve tedavi açısından önemli. Ondan daha önemlisi ise muhalefetin buna dair bütünlükçü bir çıkış stratejisinin olmaması. Hem demokrasi krizine dair istisnai bir durum var hem de onun karşısında durup çözümü önermesi gereken yapıya ilişkin de bir farklılık var. Bir diğeri de, bu kriz dinamiklerinin bir çeşit yasal ve anayasal güvenceye bağlanmış olması. Kriz, kaynağını özellikle 2018 Anayasa değişikliğiyle yürürlüğe geçen sistemden alıyor. Yani basit bir iktidar krizi değil bir sistem krizi var. Muhalefet de konuya bu ciddiyetle yaklaşmalı.”

Mert Büyükkarabacak: “Olağanüstülük de facto‘dan çok de jure olarak ilerliyor”

Mert Büyükkarabacak, şu an yaşanan demokrasi krizinin Türkiye’nin tarihi kırılma anlarıyla birçok benzerliği olduğunu ama aynı zamanda birçok olağanüstülüğü de barındırdığını belirterek dünyada artan sağ popülizme ve faşizmin inşa sürecine dikkat çekti.

“Şu an aslında tüm dünyada da benzerlerini gözlemlediğimiz sağ popülist bir iktidarın kendisini denetlemeye dönük tüm mekanizmaları ortadan kaldırdığı bir faşist inşa sürecinin de içinden geçiyoruz. Bu kısmen kendisine bir kitle desteği alarak da ilerliyor. Genellikle birikim rejimi krizleri, büyük politik krizler askeri müdahalerle çözülüyordu ama bu içinden geçtiğimiz momentte askeri vesayetin ortadan kalkması diyebileceğimiz bir süreç yaşandı. Şu anda belki de 1950’lere benzetilecek şekilde sağ popülist bir hareketin giderek kendisini denetleyebilecek tüm mekanizmaları ortadan kaldırdığı, Anayasa Mahkemesi’nin dahi tartışmanın içine çekildiği, toplumsal muhalefetin bir denetim organizasyonu olanağı olma konusunda devre dışı edildiği, ülkenin üçüncü büyük partisinin kriminalize edildiği ve bu olağanüstülüğün de facto‘dan çok de jure yani yasal bir statü kazanarak ilerlediği bir süreçteyiz. Dolayısıyla bu dönemin hem dünyadaki benzer örneklerle birlikte hem de Türkiye’nin kendi özgünlükleri üzerinden ele alınması gerekli. Çözüm üzerine düşünürken de bu özgünlük üzerinden yola çıkarak yürümek gerekiyor.”

“Bir demokrasi hareketi en güvencesiz kesimlerin meselelerine odaklanarak yürümediği sürece gerçek bir olanağa dönüşemez.”

Ayla Türksoy’un güçlendirilmiş parlementer sisteme dair İYİP Başkanı Meral Akşener’in ve HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın söylemlerini hatırlatması üzerine Mert Büyükkarabacak, güçlendirilmiş parlementer rejim önerisinin şu anda bu yaşanan sürece karşı toplumsal muhalefetin en geniş kesimlerini birleştiren alternatif bir seçenek olduğunu söyledi. Güçlendirilmiş demokrasi tartışmalarının ekonomik alana genişletilmesi ve gelir dağılımını yeniden düzenleyici bir paketin olması gerektiğini belirten Büyükkarabacak şunları söyledi:

“Güçlendirilmiş parlamenter rejim tartışmaları, demokrasinin ekonomik alana da genişletildiği, yoksulların ve emekçilerin kalıcı kazanım ve haklar elde ettiği, kapsamlı bir kriz ve yoksullukla mücadele ettiği, gelir dağılımını yeniden düzenleyici bir paketle geliştirilebilir. İktisadi meselelere pek fazla bakmayan, aslında Derviş-Babacan konsensusuna dönmeyi esas alan, TÜSİAD’ın demokrasiden anladığı çerçeveyle kendisini sınırlandıran bir parlameter sistem tartışmasının son kertede faşizmi güçlendireceğine dair kaygımız var. ABD’de Trump’ın kazanmasının arkasında ilerici neoliberalizm dediğimiz kesimlerin, Wall Street’in desteğini almış kesimlerin içi boşaltılmış bir özgürlükçülük söylemiyle yürüttüğü propagandanın önemli bir etkisi vardı. Bir demokrasi hareketi en güvencesiz kesimlerin meselelerine odaklanarak yürümediği sürece gerçek bir olanağa dönüşemez.

“Güçlendirilmiş parlamenter sistem yeterince tartışılmadı, üstelik sınıfsal tutumdan uzak”

İlhan Cihaner bu konuda muhalefete dönük eleştirilerinin olduğunu belirterek güçlendirilmiş parlamenter sistem kavramıyla tamamlanmış bir sistem tarifi yapıldığını ancak bir geçiş döneminin olması gerektiğini savundu.

“Temel olarak iki eleştirim var muhalefetin tavrına. Güçlendirilmiş parlamenter demokrasi yeterince tartışılmadı. Bunu savunanların tamamında bir samimiyet sorunu görüyorum. Demirtaş’ın bildirisi daha çok, normal koşullarda demokrasinin asgari standartlarını tarifleyen bir bildiri. İkincisi tamamlanmış bir sistem tarif ediliyor. Oysa bizim geçiş dönemine ihtiyacımız var. En önemlisi de genellikle yönteme dair şeyler söyleniyor. Diyelim ki Kürt sorunuyla ilgili topu parlementoya atıyorsunuz ama içeriğe dair bir şey söylemiyorsunuz. Güçlendirilmiş parlamenter demokrasiyi savunanların arasında çok büyük bir makas var örneğin bu konuda. Diğer göz ardı edilen konu ise sınıfsal tutumdan uzak olması. Örneğin liyakatın sınıfla ilikisinin nasıl kurulcağı, nasıl bir ekonomik program çerçevesinde uzlaşılacağıyla ilgili bir boşluk var. Mutlaka bir geçiş dönemi ve detaylandırılmış bir asgari programı içermesi lazım. Aksi takdirde hem kırılgan olacak hem topluma mal edilemeyecek. Belki de o kargaşadan ortaya çıkacak yeni satü bugünküne rahmet okutacaktır.”