Neler Oluyor? -Mehmet Yılmazer

Erdoğan ezberlediği suçlamayı sürekli derinleştirdikçe alacağı siyasal sonuç bumerang gibi kendi aleyhine dönmeye başlamıştır. Saray, İmamoğlu’nun Diyarbakır ziyaretinden “teröre destek” sonucunu çıkartmak için bütün imkanlarını seferber ediyor. Ancak gürültünün yarattığı sonuç beklediği gibi değildir.

Erdoğan yine meydanlarda… Gündemimizde Fırat’ın doğusu var diyor. Kendi partisinden ayrılmaya niyetli olanları “ayıklamasını biliriz” diyerek tehdit ediyor.  İmamoğlu’nun Diyarbakır ziyaretine öfkelenen Erdoğan “orada kimlerle görüşüyor” diyerek hep aynı suçlamayı tekrar ediyor. Belediyelerden işçi çıkarıldığını söyleyerek “bizim de yapacaklarımız var” tehdidiyle gerilimi yaygınlaştırma işaretleri veriyor. Bunların hepsi Sarayın politika tarzı ve yürüdüğü siyasal taktikler için çok doğaldır.

Hatta bir kaç hafta önce meclis açıldığında HDP vekillerinin dokunulmazlığının ele alınacağını, ellerinde çok dosya bulunduğunu vurgulamıştı. Saray kendi yolunda kararlılıkla yürüyor. Bir yandan kayyumlar, öte yandan HDP vekillerinin tasfiyesine hazırlık, artık Saray’ın politikasının normali haline gelmiştir.

Bu yaklaşımlara, tehditlere, sürekli gerilim politikalarına artık insanlar alıştı. Etkisi de eskisi ölçüsünde olmuyor. Bugün politik ortama baktığımızda önemli değişimlerin işaretlerini görmek mümkündür. Cumhur ittifakının son seçim stratejisinin üzerine oturduğu “beka sorunu”nun artık işlemediği görüldü. İstanbul seçimlerinin tekrarı ise henüz zayıf da olsa bir siyasal kırılma ortaya çıkardı.

Üç Kürt iline kayyum atanması, bunun hiçbir ikna edici nedene dayanmaması ve tersine başkanlık sistemimin tam bir keyfilik olduğunun en kör göze batar hale gelmesiyle siyasal kırılma derinleşme yoluna girmiştir. Kılıçdaroğlu’nun bir HDP heyetini kabul etmesi; İmamoğlu’nun Diyarbakır ziyareti ve 1 Eylül barış gününde yapılan mitinglerin coşkusu ve bileşimi yıllardır gelen siyasal denklemin bozulmakta olduğunu ve daha önemlisi siyasetin yeni bir güç dizilişine doğru yol aldığını gösteriyor.

Cumhur ittifakı ezberlediği taktiği sürekli tekrar ederken, muhalif tarafta yaşananlar ezberleri bozmaya adaydır. Siyasal tabloda iki yönden sancılı bir değişim başlamıştır. İktidar partisi içindeki çatlamalar, Erdoğan ne kadar hafife alıyor görünürse görünsün, AKP’nin geleceğine önemli bir etkine bulunacaktır.

Esas önemli değişim CHP’de yaşanmaktadır. Bir yapısal değişimden söz etmiyoruz. CHP bu anlamda katı sınırlara sahiptir. Ancak seçim öncesinden başlayan HDP ile üstü örtülü işbirliği bugün Saray’ın politikaları sayesinde açık olmaya zorlanmaktadır. Erdoğan ezberlediği suçlamayı sürekli derinleştirdikçe alacağı siyasal sonuç bumerang gibi kendi aleyhine dönmeye başlamıştır. Saray, İmamoğlu’nun Diyarbakır ziyaretinden “teröre destek” sonucunu çıkartmak için bütün imkanlarını seferber ediyor. Ancak gürültünün yarattığı sonuç beklediği gibi değildir.

Yaşananlardan şimdiden iki önemli sonuç çıkmaktadır. HDP siyasal güç dizilişinde önemli bir yere sahiptir. Görmezden gelerek hiçbir siyasal sorun çözülemez. İktidar “çöktürme” stratejisiyle çözüme gitmeyi umdu. Kendi dışındaki siyasal güçleri de HDP’ni yok saymaya zorladı. Bu cehennem günlerinden geçmeyi başaran HDP görmezden gelinerek artık politika yapılamaz. Buradan ikinci sonuca gelinir. HDP ile açık siyasal ilişki kurmak artık günlük politikanın normali haline gelmek zorundadır. Garip görünse de, yaptığı taktik hatalarla Saray HDP’nin meşruluğunu arttırmaktadır.

Bu gidişin çok sancılı bir yol olduğu yeterince açıktır. “Derin devletin” provokasyonlarından HDP’nin toptan tasfiyesine kadar yollar denenebilir. Ancak bunların olacakları bütünüyle engellemesinin mümkün olmadığını, belli bir süre geciktirdiğini geçen dört beş yıl göstermiştir.

Bunun altında cumhuriyetin derin krizi, ertelenmekten kanserleşen sorunların Saray’ın siyasal manevra alanını daraltması gerçekliği yatmaktadır. Aynı neden “muhalif” güçlerin önüne yeni fırsatlar çıkarmaktadır. Eski yollardan bir yere gidilemiyor.  Ezberlerin bozulacağı bir sürece giriliyor.