Savaş Tamtamları Ve 23 Haziran – M. Sinan Mert

Yeni Osmanlı, 100 yıllık parantezi kapatıyoruz, yaşasın stratejik derinlik naraları atarken kendisini nasıl bir ateşe attığını anlamış olabilir mi?

Yargı darbesi ile muhalefetten çalınan İstanbul Belediyesi için seçimler 23 Haziran’da yenilenecek. Herkesin aklında “seçimi kazanmak için bir planları olmasaydı seçimleri iptal ettirirler miydi?” sorusu var. Bu soruya olumlu cevap verilmelidir, Erdoğan kendisinin her seferinde şapkadan tavşan çıkarabileceğine inanan bir diktatör. Bu yüzden, seçimlerin iptal edilebileceğine dair ışığı görür görmez bu olanağı değerlendirdiler. Zaten kendisi de “YSK’nın hatası bizim için fırsat oldu” yorumunu yaptı. Normal koşullarda oy kullanmaması gereken yedek YSK üyelerinin de karara katılmasıyla, yapılan uygulanan hukuksuzluğu daha da perçinlendi.

Peki Saray’ın 23 Haziran’a dair bir planı var mı? Herkesin bildiği 2015’te sahnelenen senaryo dışında, HDP ile muhalefetin diğer unsurları arasındaki bağı yıpratmak dışında olgunlaştırılmış, detaylandırılmış bir planı olmadığı görülüyor. İktidarın her şeye kadir olduğunu düşünen “muhalifler” arasında rivayetler muhtelif ancak 31 Mart sonrası kurulan “iptal ittifakı” 7 Haziran sonraki bloklaşma kadar güçlü değil ve tereddütlü.

Erdoğan için hayati önemdeki olgunun ekonomide yaşanan gelişmeler olduğu ortada. Damat Berat’ın Andersen’den masalları anımsatan iyimser beklentileri gerçeklerden kopuk. Devlet bankaları ve Merkez Bankası’ndaki dolar rezervlerinin satılması yoluyla Türk Lirası’na değer kazandırma politikası ise tam bir zihni sinir projesi. İktidarın siyasi bakımdan ne kadar çaresiz olduğu, ekonomi politikasının ne kadar kendini bilmezce hayata geçirildiğinin ifadesi olarak okunuyor bunlar küresel finans oligarşisi tarafından. Saray’ın farklı bir ekonomi hikâyesi yazabilmeye başlayabilmesi için en kestirme yol S-400 meselesinde U dönüşü yapmak. Her ne kadar “o iş bitti, artık geri dönüş yok” görüntüsü verilse de aslında ABD ile bir noktada buluşabilmek için ciddi bir mesai yürütülüyor. “Komisyon kuralım ne yapabiliriz bir bakalım” şeklinde formülasyonlar ise Rusya’nın İdlip üzerindeki basıncının artması ile sonuçlanıyor. Türk Savunma Bakanı, akıllara durgunluk verecek bir biçimde Suriye’yi kendi toprakları üzerindeki El Kaide Prensliği’ne saldırmaması için uyarıyor. Rusya’nın bu oyunda S-400’lerin parasında olduğunu düşünenler yanılıyor. Türkiye S-400’lerin parasını verir, sonra da Azerbaycan’a yerleştirir diyenler işin bu tarafını ıskalıyor. Rusya’nın gerçek arzusu, Türkiye ile NATO arasındaki gerilimi gerçek bir krize dönüştürerek sonu Türkiye’nin ittifaktan çıkmasına yol açacak bir sonuca ulaşmak. Türkiye Rus uçağını düşürmesinin bedelini şimdi böylesi muazzam bir ikileme sıkışarak ödüyor ve manevra yeteneği de son derece sınırlı.

İşte tam bu aşamada ABD-İran geriliminin yükselmesinin Türkiye’ye bir manevra alanı açıp açamayacağı sorusu gündeme geliyor. ABD yönetiminde Bolton-Pompeo ikilisinin de bastırmasıyla İran ile bir askeri hesaplaşma isteyenlerin eli güçleniyor. Trump’ın Suudi Arabistan ve Mısır liderleri ile birlikte bir küreye el koyduğu anlamsız fotoğraf çok konuşulmuştu, bu tabloya Netanyahu’yu da eklerseniz İran’a karşı harekete geçmek isteyen aktörleri çok net bir biçimde tespit edebilirsiniz. Hem Suudiler hem de İsrail, kesenin de ağzını açarak Trump’ı İran konusunda daha saldırgan bir noktaya çekmek için uğraşıyorlar. Uçak gemisini ve ağır bombardıman uçaklarını Katar’a gönderen Trump, Bahreyn ve Emirlikler’e 6 milyar dolarlık Patriot füzesi satmayı da ihmal etmiyor. Trump’ın Baş Danışmanı Bolton, Bush’u İran’a saldırmaya ikna edemeyen adam olarak hatırlanıyor ve eski devrimci, şimdi emperyalizmin işbirlikçisi Halkın Mücahitleri toplantılarında boy göstererek “2019’da Tahran’da olacağız” diyen bir fanatik. İran’a yönelik yaptırımların giderek şiddetlenmesi ise İran’ın Hürmüz Boğazı’nı petrol trafiğine kapama –ki dünya petrol ticaretinin %60’ı buradan kaynaklanıyor- tehdidine giderek daha inanılır hale getiriyor. Geçen hafta sonu Suudiler ve Emirlikler, kendilerine dönük İran sabotajı olduğuna dair komplo girişimleri ile savaşı bölgeye çağırma konusunda yeni kirli adımlar da attılar.

İran’ın daha fazla hedef tahtasına alınması Türkiye’nin NATO ile ilişkilerinde yeni manevra alanları açabilir mi? Putin, Suriye sahasında sıkıntı yaşadığı İran’ın biraz daha geriletilmesi için tansiyonun yükselmesini bekleyerek karşılıyor ancak Türkiye’nin manevra alanını genişletecek bir boş alan yaratmayacaktır. Ekonomiyi döndürmek için dış kaynağa muhtaç Türkiye’nin can havliyle atacağı salvoların ise açmazdaki halini daha da içinden çıkılması zor bir hale sokacağını öngörebiliriz.

Yeni Osmanlı, 100 yıllık parantezi kapatıyoruz, yaşasın stratejik derinlik naraları atarken kendisini nasıl bir ateşe attığını anlamış olabilir mi? Sanmıyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları