Emek ve Özgürlük İttifakı’nın 2023 sınavı

TİP’in kendi adı ve listeleriyle katılması taktik bir hatadır. Ve bu hata ne yazık ki Türkiye devrimci hareketinin büyük bir bölümünde bir bulaşıcı hastalık gibidir.

2023 seçimleri için yüzyılın hesaplaşması demiştik. Ancak sonuçlar henüz böyle bir hesaplaşma tablosu ortaya çıkarmadı. Seçimlerde yeterince yapılamayan hesaplaşma yakın dönemde bütün şiddetiyle yaşanacaktır. Hesaplaşmanın tarafları cumhuriyetin kuruluşuna kadar uzanıyor olsa da aslında 1980’den beri şekilleniyor. Özellikle 21. yüzyıla giriş Türkiye için bu hesaplaşmanın renklerini daha belirgin hale getirdi. Güçlerin durumu sanki değişmeyecekmiş gibi görünüyor, ancak bu denge gibi görünen durum aynı zamanda güçlü bir toprak kaymasının birikim işaretidir. Yağan sorun sağanaklarının toprağın altına sızıp kaybolması gün geçtikçe imkansız hale geliyor. Toprak kayması kaçınılmaz.

Emek ve Özgürlük İttifakının payına bu hesaplaşmada ne düşüyor? Önce çok açık bir tespiti yapmakla işe başlayalım. 2015 Haziran seçimlerinde zirve yapan HDP oyları (%13.2) Kasım 2015’te %10.8’e gerilemiş; 2018 haziranında biraz toparlanmış (%11.7); 2023 Mayıs seçimlerinde ise %8.8’e gerilemiştir. Bu gerime aynı zamanda Kürt illerinde de yaşanmıştır. Bu tablo karşısında ‘Kürt Siyaseti İçin Hasar Tespit Raporu’ hazırlayan Reha Ruhavioğlu “Türkiye’de 1.5 milyon genç Kürt ilk kez oy kullanmasına rağmen nasıl oluyor da HDP oyları azalıyor?” sorusunu soruyor.

Azalan oyların %1.7’sinin TİP’e gittiğini düşünürsek geri kalan %2.2 oyun tümünün CHP’ye gittiğini varsaymak hatalı olur. Bu gerilemeyi ‘lider yokluğu’, ‘baraj riskinin kalkması’ ve hiç dinmeyen baskılarla açıklamanın da yetersiz kalacağı açıktır. Seçimlere katılma oranının Türkiye geneline göre Kürt illerinde daha geride kalması da açıklamayı gerektiren sorunlardandır.

Tam burada TİP faktörünün sürece etkisini değerlendirmek gerekiyor. Seçimin özel öneminden dolayı TİP’in kendi adı ve listeleriyle katılması taktik bir hatadır. Bu seçimde güç dengelerinin mantığı gereği Emek ve Özgürlük İttifakının kendi gücünü maksimuma çıkartması büyük önem taşıyordu. Seçime ayrı katılım bu imkanı ortadan kaldırmıştır. Ancak HDP’nin oylarındaki erimeyi sadece “TİP sorununa” bağlamak hata olur. Zaten rakamlar da bunu açıkça gösteriyor. Fakat TİP’in bu taktik hatasının mantığı önemlidir. Ve bu hata ne yazık ki Türkiye devrimci hareketinin büyük bir bölümünde bir bulaşıcı hastalık gibidir.

İrfan Aktan’ın yaptığı söyleşide Demirtaş’ın TİP’e eleştirileri doğrudur ve yılların deneyi üzerine dayanıyor.

“TİP’in kararı yanlıştı, halen yanlıştır. Devrimci, öncü siyasetin görevi kitlesini değiştirme, dönüştürme iddiasında ısrar etmektir. Erkan Baş’ın beni ziyaretinde de öncesinde de bu görüşlerimi kendilerine iletmiştim. “Kürtlerle yan yana durmazsak oy alabileceğimiz kesimler var” deyip alacağınız oylar, neyi ne kadar çözmeye ve dönüştürmeye yarar ki? Kürt sorunu trafik sorunu değil ki ‘’bu cadde tıkalı, öbür yoldan gidelim’’ diyebilesiniz. Kürtleri ve Kürt halkının ulusal taleplerini ıskalayıp, görmezden gelip Türkiye’nin hangi sosyal, sınıfsal, siyasal soruna kalıcı çözüm üretebilirsiniz ki? TİP bunları en iyi bilen partilerden biri olmasına rağmen gerçeğe sırtını dönmeyi tercih etti. Yanlış yapıldı. Umarım bunun telafisi için herkes çok samimi bir çaba sarf eder, etmelidir.” (S.Demirtaş’ın  Artı Gerçekte; İran Aktan’a açıklamaları)

TİP aldığı 1 milyona yakın oyu kendi görüşlerinin kanıtı olarak görmesi çok doğaldır, ancak bu kanıt sağlam değildir. Bu oyların hemen hepsi 2015 seçimlerinde HDP’ye oy veren kitleden gelmedir. ‘Kürtlerle  yan yana durmakta’ sakınca görmeyenlerin bir bölümü TİP’e oy verebilmiştir. Aynı yolla diğer sol partiler hemen hiç büyüyemediler. TİP yeniliği ve parlementoyu iyi değerlendirmesiyle HDP’nin ‘Türkiyelileşme stratejisini’ destekleyen kitlenin bir bölümünü kazanmıştır. Bu nedenle ‘Kürtlerle yan yana durmamak’ tezi hiç sağlam değildir. Ayrıca Demirtaş’ın söylediği gibi kitleler dönüştürülerek aşılması gereken bir sorundur. Ona tabi olmak eninde sonunda kişiyi Kürt sorununu düzenin dayattığı sınırlar içinde  ele alma noktasına götürür.

HDP’nin zayıflama sorununa devam edersek, ilk düşüşün yaşandığı 2015 Haziran-Kasım arasına dönmek gerekiyor. ‘Özerklik ilanları’ ve devletin ‘çöktürme planları’ çerçevesinde yaşananlar Kürt kitlesinde siyasal bir kırılma yaratmıştır. Bu kırılmayı devletin büyük zulmü ile açıklamak bu süreçte yapılan taktik hataları görmemek olur. O zaman açılan siyasal yara kolay kapanmaz. Yine bu kapsamda üstünde durulması gereken önemli bir konu 2015 sonrası savaşın yapısında yaşanan değişimdir. Savaş küçük ve büyük güneye kaymış orada yaşananların iç politika alanındaki etkileri farklılaşmıştır. Stratejik duruştaki bu farklılaşmanın yönetilmesi yeni araç ve propaganda taktikleri gerektiriyor. Kürt Özgürlük Hareketi tarafından bunun iyi yönetildiği söylenemez. Oysa bu sorun geçici değil, süresi belli olmasa da uzun bir dönemin böyle yaşanma olasılığından dolayı ilişkilerde ustalık, nitelik değişikliğini gerektiriyor. Bu konuda her gecikme ve hata Kürt halkının ittifak çemberini daraltabilir. Son olarak, bu genel durumun kaynaklık ettiği HDP’nin yönetiminde ortaya çıkan yapısal sorunlar, hem de ittifakları ile kurulan ilişkilerin yeniden yapılanması acil sorunlar olarak çözüm bekliyor.

Çok zorlu bir döneme girildiği çok açıktır. Bu dönemde yapılabilecek hatalardan birisi yeni iktidarın ‘krizi yönetemeyeceği’ üzerine yapılacak yersiz vurgular ve yaratılacak hatalı algılardır. Güçlü tepkilerle karşı karşıya kalmazsa iktidar krizi yönetebilir. Seçim öncesi krizden kaynaklı ‘gidecekler’ öngörüsü, provokasyon olasılıklarından dolayı ‘sokağa çıkmayın’ taktiği eldeki sonucu yaratmıştır.

Özal ilk neoliberal dalgayı neden hedefine vardıramadı? 1985-90 arası yükselen işçi ve halk hareketlerinden dolayı. HDP ve Emek ve Özgürlük İttifakı usta taktiklerle büyümek zorundadır. Kürt illerinde yeniden güçlenmek, AKP’nin etkin olduğu büyük kent varoşlarında-günlük yaşamın her alanında, merdiven altı işyerlerinde-çok farklı bir enerji ve politikayla hızla yol almak gerekiyor. İttifak hızla güçlenmelidir; aynı karede görünmek istemeyenler bu gidişte elbette kendi tercihlerini yapabilirler.