Enflasyonla gerçekten başa çıkmak

Amherst Üniversitesi’nden Jayati Ghosh Temmuz 2022 tarihli yazısında, ekonomistlerin enflasyon konusundaki üstünkörü analizleri ve enflasyonu durdurmaya yönelik yüzeysel politikaların ötesine geçememelerini, işsizlik yaratma riski taşıyan politikalardan medet ummalarını eleştiriyor.

Jayati Ghosh

Enflasyonist dalga dünyadaki hükümetler hakkında olduğu kadar, ekonomistler hakkında da pek çok şeyi ortaya çıkardı. Enflasyonun gevşek para politikalarından kaynaklandığı, dolayısıyla merkez bankalarının para arzını kısıtlaması ve faiz oranlarını yükseltmesi gerektiği şeklindeki sabit fikre bağlı kalan iktisatçıların ve politika yapıcıların sayısı oldukça fazla. Öyle ki bu durum JK Galbraith’in ‘geleneksel görüş’ (conventional wisdom) olarak adlandırdığı noktaya dönüşmüş vaziyette.

Bu görüş yanlıştır. Enflasyonun nedenleri bağlama ve döneme göre değişiklik gösterir. Sıkı para politikası denen şey, biliyoruz ki durgunluk ve işsizlik yaratma riski taşıyan bir araçtır ve işçilere fiyat artışlarından çok daha fazla zarar verir. İnsanların yaşadığı bu sıkıntıların yanı sıra, eğer enflasyonun nedenleri başka bir yerde yatıyorsa, enflasyona neden olduğu iddia edilen fazla talebi azaltmak bile sorunu çözmeyecektir.

Bu bariz gerçekler ana akım tartışmalarda neredeyse unutulmuş görünüyor. Saygın ekonomist Olivier Blanchard bile bir dizi tweet atarak enflasyonu kontrol etmenin tek yolunun işsizliği arttırmak olduğunu öne sürdü. Güya sorun, işçilerin bunu anlaması ve kabul etmesinin nasıl sağlanacağıydı. Kendisi şöyle demiş:

Enflasyonla mücadele konusunda: 1. Enflasyon ekonomideki aşırı ısınmadan kaynaklandığında, işçileri ekonominin yavaşlaması gerektiğine ve enflasyonu kontrol etmek için işsizliğin artması gerektiğine ikna etmek zordur ama en azından bu konuda mantıklı bir açıklama yapılabilir. 2. Enflasyon, ham maddeler ve enerji fiyatlarındaki artıştan kaynaklandığında, işçileri enflasyonu kontrol etmek için işsizliğin artması gerektiğine ikna etmek daha zordur. “Putin Ukrayna’yı işgal etti diye ben neden işimi kaybedeyim?” 3. Bu durum merkez bankalarının işini ve iletişim stratejisini gerçekten de çok zorlaştırıyor.

Son yirmi yıldır kavramsal ve deneysel olarak etkili bir şekilde çürütülen ‘enflasyonu kontrol etmek için işsizliğin artması gerekir’ şeklindeki hayli sorunlu iddiayı bir kenara bırakmak gerekir. Fiyat artışlarının nedeni ‘aşırı talep’ ya da işsizlik yüzünden yeterince ‘disipline edilemedikleri’ için daha yüksek ücret talep eden işçiler değildir. Nedenin emtia piyasalarındaki finansal spekülasyonlarla birlikte şirket vurgunculuğu olduğu ihtimalini göz önünde bulundurun.

Bilhassa küresel piyasalarda ve gelişmiş ekonomilerde durumun böyle olduğuna inanmak için geçerli sebeplerimiz var. (Birçok düşük ve orta gelirli ülkede enflasyonun nedenleri daha karmaşıktır ve çoğunlukla küresel fiyatlardaki yükselmeden gelen enflasyon ve para birimindeki değer kayıpları da dahil olmak üzere maliyet enflasyonundan kaynaklanmaktadır).

Kurumsal karlar

Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde, Ekonomi Politikaları Enstitüsü, artan şirket karlarının enflasyona orantısız bir şekilde etki ettiğini gösteriyor. 2020’nin ikinci çeyreğinden 2021’in son çeyreğine kadar şirket karları toplam enflasyonun yüzde 54’ünden sorumluyken, bu oran önceki kırk yılda (1979-2019) yüzde 11 seviyesindeydi.

Buna karşılık, birim işgücü maliyetleri enflasyonun yüzde 8’inden daha azından sorumlu olurken, bu değer önceki kırk yılda yüzde 62’ydi. Gerçekten de, son fiyat artışları nedeniyle, ulusal asgari ücretin gerçek değeri ABD’de son 66 yılın en düşük noktasında! İşgücü dışı girdi maliyetlerinin katkısı (yaygın olarak reklamı yapılan meşhur ‘tedarik zinciri sorunları’) önceki dönemde yüzde 27 iken, bu dönemde yüzde 38 olmuştur.

Şirketlerin kar marjlarını yükseltme kabiliyeti, artan talepten kaynaklanıyor olabilir. Pandemi sırasında fazla harcama yapamayan hane halklarının birikmiş talebi, özellikle de peş peşe gelen ABD yönetimlerinin çok büyük mali teşvikleri göz önüne alındığında, etki yaratmış olabilir.

Ancak sanayide giderek artan yoğunlaşmanın ve tekel gücünün oynadığı rol çok daha büyüktür. Ukrayna’daki savaştan kaynaklanan arz sıkıntısı orantısız fiyat artışları için uygun bahaneler haline geldi. Bu yüzden, büyük ölçüde artan şirket karları, en çok enerji, gıda ve ilaç sektörlerinde görüldü.

Güçlü öngörü

Roosevelt Enstitüsü tarafından yapılan araştırma, ABD’deki firmaların 2021 yılında, 1955’ten bu yana kar marjlarını ve karlarını, yıllık olarak en yüksek oranda artırdığını ve her ikisinin de savaş sonrası ilk on yıldan bu yana en yüksek seviyeye ulaştığını gösteriyor. Araştırmacılar, pandemi öncesi fiyat artışlarının 2021’deki fiyat artışlarının güçlü bir belirleyicisi olduğunu ve piyasa gücünün enflasyonun önemli bir itici gücü haline geldiğini belirtiyor.

Mevcut gıda krizinin kamuoyundaki algısı tamamen savaşla ilgili arz şoklarıyla ilgili olsa da, şirket davranışlarının daha önemli olduğu bir kez daha kanıtlandı. Tahıl ticareti yapan büyük tarım şirketleri Ocak-Mart 2022’de karlılıklarında önemli artışlar yaşadı. Sorgulanmadan fiyatlarını yükselttiler ve malesef herkes bunun savaş kaynaklı kıtlığın bir sonucu olduğunu varsaydı.

Finansal spekülasyonlar, vadeli buğday alım satımlarında olduğu gibi, ikinci el piyasalarda bile fiyatları yükseltmiştir ki buğday fiyatlarındaki son düşüş de benzer şekilde vadeli işlem sözleşmelerindeki değişiklikleri yansıtmaktadır. (Bu durum spekülatif balonların tipik bir örneğidir ve genellikle haberlerden kaynaklansa da gerçek dünyadaki olaylardan ziyade sürü davranışından etkilenme eğilimindedir).

Bu tür artan spekülatif faaliyetler, finansal yatırımcıların (özellikle yatırım fonlarının) emtia piyasalarındaki faaliyetlerini izleyen Agarwal, Lei Win ve Gibbs’in önemli çalışmalarıyla doğrulanmaktadır. Araştırmacılar, “Avrupa’da önemli bir ölçüt olan Paris değirmen buğdayı piyasasında, spekülatörlerin alım yönlü vadeli buğday sözleşmelerindeki payının Mayıs 2018’de yüzde %23’den Nisan 2022’de %72’ye yükseldiğini” tespit ettiler. Benzer şekilde Mayıs 2022’de spekülatörlerin alım yönlü uzun vadeli pozisyonları, Sert Kırmızı Kışlık ve Yumuşak Kırmızı Kışlık buğday çeşitlerindeki açık ilginin yüzde 50’sinden fazlasını oluşturuyor.

Düzenleyici tedbirler

Farklı ülkelerde farklı derecelerde enflasyona yol açan son küresel fiyat artışları bu tür faktörlerden kaynaklanıyorsa, o zaman politikanın tepkisi, genel para politikasının etkisiz araçlarından daha farklı olmalıdır. Aksine, tekel gücünü ve finansal spekülasyonu engellemeye yönelik düzenleyici eylemlere odaklanmalıdır. Aşırı karların vergilendirilmesi gelecekte bu tür davranışlar için caydırıcı olabilir, ancak Isabella Weber’in belirttiği gibi stratejik malların fiyatlarını kontrol etmeye yönelik spesifik eylemlerin de önemli bir rolü bulunuyor. Bu tür politikaları yerden yere vuranların hem tarihten hem de daha geniş deneyimlerden habersiz oldukları görülüyor.

Enflasyonun nedenleri ve enflasyona verilecek yanıtlar konusunda yaratıcı düşüncenin azlığı, ekonomi disiplininin acınası durumunu yansıtıyor. Bu durumun ekonomik ve siyasi açıdan ciddi sonuçları olması muhtemel.

Kaynak

Bu çalışma Social Europe ve IPS-Journal’ın ortak yayınıdır. https://www.socialeurope.eu/dealing-with-inflation-really

Yazar Jayati Ghosh

Jayati Ghosh, Massachusetts Amherst Üniversitesi’nde ekonomi profesörüdür. Uluslararası Kurumsal Vergilendirme Reformu Bağımsız Komisyonu’nun eş başkanı ve BM Genel Sekreteri’nin Çok Taraflılığın Etkinleştirilmesi Üst Düzey Danışma Kurulu ve Dünya Sağlık Örgütü’nün Herkes için Sağlık Ekonomisi Konseyi üyesidir.