Onbeşler, Maria Suphi dahil

O karanlık sayfalardan sızan cılız ışıkları takip ederek unutmayalım Maria’yı.

burjuvazi

biz

on beş kasap çengelinde sallanan

on beş kesik baş

yoldaş

bunların sen

isimlerini aklında tutma

fakat

28 kanunisaniyi unutma!

Nazım Hikmet

“Ocak 1921, Anadolu’ya Sovyetler’den gelen Mustafa Suphi ve yoldaşları”

Bu tarihsel olayın ilk cümlesi hep böyle başlar. Çoğunda Maria Suphi’nin adı bir cümlenin uzunluğu kadar geçer tarih sayfalarında. Karadeniz açıklarında öldürülür Mustafa Suphi ve yoldaşları, Maria dışındakiler… Çünkü onun öldürülme emri yoktur ellerinde. Elleri ayakları bağlanarak Kahya Yahya’nın evine götürülür; iki yıl boyunca işkenceye, tecavüze maruz bırakılmak üzere esir tutulur. Neler yaşadığını bilmediğimiz, adını dahi unuttuğumuz kadınlardan biri Maria. Hakkında pek bilgi de yok, son yıllarda yazılan birkaç yazı ve Kenan Karabağ’ın ‘Maria Suphi Bir Direniş Öyküsü’ kitabı dışında. Hiç yaşamamış gibi silinip gitmiş yıllar geçtikçe hafızalardan. O tarihlerde de ne nefesi duyulmuş ne mücadelesi. Maria’nın acıyla söndürülen nefesini hepimiz duymalıydık oysa. 

Kerch’de karşılaşırlar ilk Mustafa Suphi’yle, âşık olurlar birbirlerine. Maria, komsomolka (Genç Komünistler Birliği’nin kısaltması) olmak ister. 1905 devrimine katılmış, 1917’de etkin olmuş isimlerden biridir.

1920’de Bakü’de Sovyetler Birliği, TKP’nin kuruluş kongresinde faaliyetlerini Anadolu’ya taşıma kararı alır. Bu kararla yola çıkarlar, içlerinde Maria ve Mustafa Suphi’nin olduğu bir grup. Hem âşkı hem de Anadolu’da devrim için mücadele etme fikri bu yolculuğa çıkarır Maria’yı. 

TKP, Anadolu’ya gelmeden Mustafa Kemal’le temasa geçerek Anadolu’ya geleceklerini de bildirir. 28 Ocak 1921’de Kars’a gelirler ilk, sonraki durakları Erzurum olacaktır. Erzurum’da valiliğin ön ayak olduğu protestolarla karşılaşınca Trabzon’a yönlendirilirler. Anadolu’ya gelir gelmez başlayan olaylarla başlarına gelecekleri tahmin etmek pek de zor olmaz. Ankara’ya gitmek niyetindedirler fakat halkın örgütlenerek başlattığı linç girişimleri Erzurum’da başlayıp Karadeniz açıklarında son bulur. Trabzon’da sınır dışı edilme kararı çıktığı için Değirmendere’de motora bindirilerek ölüme doğru giderler. 28 Ocak’ı 29’una bağlayan gece bindikleri motorda öldürülür Mustafa Suphi ve yoldaşları, Maria dışında…

Maria’nın ölümü ise bundan sonra başlar. O sevdiği adamın ve yoldaşlarının ölümüne tanıklık edecek ve iki yıl boyunca işkenceye maruz bırakılacaktır. Tam da bunun için sağ bırakılmıştır Maria; sadece düşünceleriyle değil, kadınlığıyla da cezalandırılmak için. 

Mustafa Suphi cinayeti,  Ankara hükümetinin emriyle gerçekleşmiş ve bu cinayet Avrupa devletlerine millî hükümetin Bolşevik bir çizgiyi benimsemeyeceği konusunda önemli bir mesaj niteliği taşırken Maria’nın yavaş yavaş söndürülen nefesi ise devrim yolunu seçenlerin sadece canını değil ‘kadınları’nı da alacağını göstermek içindir. 

Maria, bir süre Yahya Kahya’nın evinde tecavüze maruz bırakılmış, sonrasında Nemlizade Ragıp Bey’e satılmış. Rizeli çetecilere ‘hediye’ diye sunulmuş yıllarca. Kapatıldığı evlerde, ‘hediye’ olarak  sunulduğu akşamlarda neler yaşadığını bilen de anlatan da yok. İki yıl sonra böylesi bir gecede öldürüldüğü tahmin edilmekte sadece…

O yıllarda yaşanan tüm olaylar, Ankara hükümeti ve bölge halkı tarafından bilinmiş fakat bugün bile tam aydınlatılmış değil. Maria’nın yaşadıklarından sorumlu olan Yahya Kahya, Topal Osman’ın yardımıyla İsmail Hakkı Tekçe tarafından 3 Temmuz 1922’de evine giderken öldürülmüştür. Yahya Kahya’ın ölümüyle karanlık bir sayfa daha eklenmiş tarihe. Şimdi o karanlık sayfalardan sızan cılız ışıkları takip ederek unutmayalım Maria’yı.