Operasyondan Suriye ile uzlaşmaya

Ankara açısından Suriye savaşının alıcısının kalmaması derin sorunlar yaratmaya gebedir. Savaşın maliyeti yakın zamana kadar bir biçimde körfez ülkelerinin bazıları ile paylaşılıyordu, artık bu yol tıkanmış görünüyor. Yaklaşık 50 bin cihatçının maaşları Ankara’nın sırtına kalmıştır. Uzlaşma söylentileri başlayınca 36 yerde Ankara’ya karşı gösteriler oldu. Uzlaşmanın da bugünden öngörülemeyecek maliyetleri olacaktır.

Daha bir kaç hafta önce Suriye’ye operasyon için ABD ve Rusya tarafından yeşil ışık yakılıp yakılmayacağı en çok konuşulan konuydu. Erdoğan’ın Tahran ve Soçi ziyaretlerinden sonra konu tam zıddına evrildi. Şimdi Şam’la uzlaşma üzerine haberler ön sıralara çıktı. Bunun bir fantezi olmaktan öteye gidebileceğini Erdoğan Ukrayna dönüşü uçakta yaptığı açıklama ile ortaya koymuş oldu. Ancak operasyon olasılığı nasıl onlarca soru ile birlikte konuşulduysa Şam’la uzlaşma çok daha fazla soru işaretleriyle yüklü.

Putin’in Ankara’yı çoktandır Şam’la görüşmeye yönlendirdiği biliniyor. Şimdi Ankara bir “U”dönüşünün eşiğine geldiyse bunun ardında duran gerçekler nelerdir? Bu nedenleri irdelemeden önce bir başka gerçeği vurgulamak gerekiyor. Son günlerin bu öne çıkan konusuna şimdiye kadar Şam hiç dâhil olmadı. Sanki Ankara kendi kendine gelin güvey oluyormuş gibi bir hava var. Arap dünyasının basınında da konu öne çıkmış görünmüyor. Bunu bir kenara not edelim.

Operasyon isteğinin ardında yıllardır iyi bilinen beka sorunu üzerinden iç politikayı etkileme amacı yatıyordu. Ancak “uzlaşma” girişimlerinin ardında ne yatıyor olabilir? Ayrıca İdlip’in kuzeyine yeni askeri konvoyların gittiği haberleri ortada dolaşırken; yine Rojava ve çevresinin Ankara tarafından hemen her gün bombalandığı bir ortamda Şam’la görüşme manevralarının yeni bir siyasi oyundan öteye anlamı olabilir mi? Ortam yeterince karışık!

Bu karmaşanın içinde bazı gerçekler öne çıkıyor. Rusya ve ABD’nin operasyonun önünü kesmesinin Ankara’yı böyle bir adıma zorladığı bir gerçektir. Fakat önceleri benzeri engeller olmasına rağmen Ankara sınırlı da olsa operasyonlar yapmıştı. Bugün farklı olan nedir?

En önemli değişim son dönemde bölgede yaşanan gelişmelerdir. Arap dünyasında artık Suriye savaşının alıcısı yoktur. Arap dünyası ile İsrail arasındaki bazı yakınlaşmalar bölge için yeni bir tablonun çizilmekte olduğunu çoktandır gösteriyor. En son Ukrayna savaşı nedeniyle öne çıkan enerji krizinin çözümünde bölgenin önemi yeniden arttı. Irak savaşı günlerinde ABD enerji kaynaklarının dünyaya dağılımını, özellikle Avrupa, Çin ve Japonya’ya ulaşmasının yollarını denetlemek için bölgeyi cehenneme çevirmekten çekinmedi. Şimdi ise Ukrayna savaşı nedeniyle ortaya çıkan enerji krizinde Avrupalı dostlarını destekleme gayretinde görünüyor. Böyle bir ortamda bölgede yeni bir enerji düzeni için çalışmalar kaçınılmaz hale gelmiştir.

Suudi Arabistan Ukrayna savaşı nedeniyle zora düşen Rus petrol firmalarına 500 milyon dolar aktarmıştır. Çin’in kuşak yol projesi bölgede ilgi çekiyor. Bölgede yeni dengelerin ortaya çıkması, yeni denklemlerin kurulması kaçınılmazdır. Böyle bir gelişme karşısında Ankara hala eski “kozlarını” oynamaya kalkınca yolun tıkanış olduğunu çok geçmeden gördü.

Ankara açısından Suriye savaşının alıcısının kalmaması derin sorunlar yaratmaya gebedir. Savaşın maliyeti yakın zamana kadar bir biçimde körfez ülkelerinin bazıları ile paylaşılıyordu, artık bu yol tıkanmış görünüyor. Yaklaşık 50 bin cihatçının maaşları Ankara’nın sırtına kalmıştır. Uzlaşma söylentileri başlayınca 36 yerde Ankara’ya karşı gösteriler oldu. Uzlaşmanın da bugünden öngörülemeyecek maliyetleri olacaktır. Tam anlamıyla bir kıskaç… Savaşın da, savaşı sonlandırmanın da Ankara’ya önemli maliyetleri olacağı açıktır. Körfez ülkeleri savaşı artık desteklemiyorsa sürdürmenin maliyeti Ankara açısından daha taşınmaz hale gelir.

Bu maliyet içinde savaşın devam etmesi durumunda bölgeden Türkiye’ye yaşanacak göçün ortaya çıkaracağı sorunlar da vardır. Bu konu artık dayanılmaz noktalara gelmiştir. Türkiye’ye yeni bir göç dalgası Cumhur ittifakı için intihar olur.

Bu noktalardan bakınca Ankara için bir dönüş yapmak kaçınılmaz görünüyor. Ancak Şam ve Ankara’nın öne sürdükleri şartlar açısından soruna bakınca hava birden kararıyor. Şam haklı olarak Ankara’nın topraklarından çekilmesini istiyor. Diğer önemli koşul ise cihatçıların silahsızlandırılmasıdır.

Ankara ise Rojava’nın tasfiyesini ısrarla dayatıyor. Ayrıca muhalif cihatçıların Suriye’nin yeniden inşasında iktidara katılmasını istiyor. Başka detaylara girmeye gerek yoktur; karşılıklı öne sürülen bu koşullardan yakın zamanda bir uzlaşmanın çıkmayacağı yeterince açıktır.

Ankara bir yandan dönüş yapmanın yollarını ararken öte yandan Rojava yakınında bir Suriye askeri üssünü bombalamak gibi adımlar da atıyor. Bu saldırı Şam’ın taleplerini geriletmek için yapılan bir dayatma mıdır? Ya da U dönüşünden sersemleyen Ankara’nın çaresiz çırpınışları mıdır?

Ne olursa olsun, Ankara Suriye savaşında bölgedeki ve dünyadaki değişimlerin sonucu olarak yolun sonuna gelmiştir. Ancak “uzlaşma” için daha çok zor ve sancılı bir yol var.