Muhatap sorunu
Kılıçdaroğlu’nun HDP üzerinden ve mecliste sorunun çözülebileceğini açıklaması CHP için ileri bir adımdır. Ancak sorun hem tarihsel kapsamında hem de bir demokrasi sorunu olması yönünden ele alınırsa çözüm arayışı sadece HDP ile sınırlanamaz. Bu konuda azımsanmayacak kadar çeşitli dünya deneyleri vardır.
Kılıçdaroğlu’nun HDP’yi “meşru muhatap” olarak gören açıklamasına Sezai Temelli’nin “muhatap İmralı’dır” cevabı Kürt sorununda muhatap tartışmasını alevlendirdi. İçine girildiği çok açık olan seçim sürecinde en çok gündeme gelecek konu “Kürt sorunu”dur. Nedeni yeterince açıktır. Bu önemli sorun bazı girişimlere rağmen çözümlenmeden bırakılmış, hatta “güvenlik” konusuna indirgenerek “çöktürülmeye” çalışılmıştır. Fakat sorun bastırılmaya çalışıldıkça büyümüş, bölgeye yayılmış, daha da ötesi dünyada büyük güçlerin gündemine girmiştir.
AKP bir zamanlar bu sorunu bazı cesaretli adımlar atarak çözmeye girişmiş, ancak bir noktada masayı devirmiştir. “Dolmabahçe mutabakatı” 28 Şubat 2015’de yapılmış, ancak Erdoğan tarafından iki ay sonra bozulmuştur. Nedeni oldukça basittir. AKP hızlı büyümesi ve iktidara tırmanması ile üstelik vesayet rejimine darbe vurmasıyla olmadık hayallere kapıldı. Her sorunu çözdükçe sınırsız büyüyebileceğini düşündü. Ancak Kürt sorununda adım attıkça AKP’nin oyları artsa da esas olarak sorunun gerçek sahibi Kürt halkının siyasi kurumları gelişti ve büyüdü. O zamanlar Erdoğan’ın “sorunu çözmeye çalışıyoruz ama sahaya yansımıyor” yakınması olaya nasıl yaklaştığının en açık ifadesi olmuştu.
AKP’nin demokratikleşme ile bağı son derece pragmatik ve gelgeç olduğu için, sorunun çözümü yönünde atılan adımların kaçınılmaz bir şekilde demokratikleşme yolunu açmasıyla, o güne kadar baskı altında kalmış güçlerin güneşin altındaki yerlerini istemesi sonucunu doğurmuştur. AKP liderliği bu gelişmeler karşısında basitçe “bu iş kime yarıyor?” sorusunu sorarak, egemen devlet refleksiyle davranışa geçmiş, açılan siyaset kanallarını yeniden tıkama yoluna düşmüştür. Pek çok askeri operasyonun sonuç vermemesi nedeniyle en sonunda HDP’nin kapatılması noktasına kadar gelinmiştir.
Bugün siyasetten biraz haberi olan herkes yeni iktidarın şekillenmesinde HDP’nin kilit bir öneme sahip olduğunu görebilir. Bu, siyasetin denkleminden çıkarılabilecek basit bir sonuçtur. Ancak olaya sırf bu noktadan bakılınca sorun çözümlenemez. Kürt sorunu sadece 80 sonrası gelişmesiyle bile basit bir güç hesabından öteye kapsama sahiptir. Bugün, yıllardır yok edilmeye çalışılmasına rağmen kendini koruyup geliştirebildiği için, üstelik siyasal dengelerde belirleyici bir seviyeye geldiğinden tüm kapsamıyla dikkate alınmalıdır.
Kılıçdaroğlu’nun HDP üzerinden ve mecliste sorunun çözülebileceğini açıklaması CHP için ileri bir adımdır. Ancak sorun hem tarihsel kapsamında hem de bir demokrasi sorunu olması yönünden ele alınırsa çözüm arayışı sadece HDP ile sınırlanamaz. Bu konuda azımsanmayacak kadar çeşitli dünya deneyleri vardır. Bir siyasal hareketin meşruiyeti amaçlarından ve gücünden gelir. Çözüm o hareketin sadece bir alanındaki güçle sınırlanınca tıkanmalar kaçınılmazdır. Yıllarca yerin altına gömülmeye çalışılan Kürt sorununun toprağın üzerine çıkışı elbette sadece bir tek yoldan olamazdı.
Bu anlamda Sezai Temelli’nin açıklaması da hem erken hem de hatalıdır. Karmaşık bir sorunun izleyeceği yollar da karmaşık ve çeşitli olacaktır. Ayrıca bu konuda açıklamalar kesinlikle düzensiz ve rastgele olmamalıdır. 2013’den beri yaşanan deneyler sürecin nasıl inişli çıkışlı geliştiğini yeterince göstermiştir. HDP’nin cumhur ittifakı tarafından kapatılmaya çalışıldığı bir süreçte, kararsız ve yetersiz muhalefetin bu konuda bir adım atma çabası, daha baştan reddedilip kapının kapatılması taktik olarak hatalı bir davranıştır. Gerçekler başka dille de söylenebilir.
Yaklaşan seçim döneminin en kritik konusunun Kürt sorunu olacağı açıktır. Cumhur ittifakının bu konuda muhalefeti her an bir tuzağa çekmesi mümkündür. Mayın tarlasında yürünecek! Büyük dikkat gerekiyor.