Kritik kırılma yaklaşırken

Faşizm yenilecek değil faşizmi yeneceğiz, mafya düzeni yıkılacak değil mafya düzenini yıkacağız kararlılığını ortaya koymak bugün ihtiyaç duyulan en önemli mücadele boyutu.

Önümüzdeki 6 ayın temel karakterini, faşizm karşısında şu veya bu biçimde konumlanmaya çalışan toplumsal kesimlerin iktidarın ortaya çıkan zaaflarından nasıl sonuçlar çıkaracağının belirleyeceği anlaşılıyor. Bu zaafları erken ve kendiliğinden bir zaferin emaresi olarak okumaya yakın duran yaklaşım, faşizmin süpürülmesi açısından en yanlış hareket noktasını oluşturuyor. Hiçbir şeyin değişemeyeceğini iddia eden nihilist bakış açısı da toplumsal muhalefetin kapasitesini köreltiyor. Restorasyonculuğu ve itidali başarının tek reçetesi olarak görenler faşizme iktidarını sürdürme fırsatını altın tepsi içinde sunduklarının farkında değiller. Erdoğan’ın hedef tahtasına konmasını ve doğrudan muhalefetin ana odağı haline gelmesine dair her girişimi aforoz etmeye çalışanlar da lider kültünün güçlenip doğallaşmasına muhalefetten destek sağlıyorlar.

Bilimsel makalelerde içeriğinden bağımsız olarak yanlış olarak kodlanan edilgen cümleleri, anti-faşist mücadeleyi büyütmek için düşünen değerlendirme yazılarından da çıkarmak gerekiyor. Anti-faşist failin, aktörün ne yapacağı konusu bugün iktidara ne olacağı konusundan çok daha hararetle tartışılmak durumunda. Videoların ilk çıktığı günlerde bunların kendiliğinden gidiş düşüncesini besleyeceğini, anti-faşist failin 1 Mayıs’ta hızlanan oluşum sürecini zayıflatacağını düşündüğümü yazmıştım. Anti-faşist failin bir seyircilik ve analizcilik konumundan inşa edilemeyeceğini, sürekli güncel mücadeleler içerinde kendisine güvenini artırarak, halkın geniş kesimlerinin güvenini kazanarak yaratılabileceğini unutmamak bu dönemde çok daha önemli.

Faşizm yenilecek değil faşizmi yeneceğiz, mafya düzeni yıkılacak değil mafya düzenini yıkacağız kararlılığını ortaya koymak bugün ihtiyaç duyulan en önemli mücadele boyutu. Hiç kuşku yok ki böylesi kritik kırılma anlarının eşiğinde kendi öznel varoluşunu dönemin ihtiyaçlarına uygun bir şekilde yapılandırabilmek çok hızlı gelişmelere kapı aralayabilir. Öznenin kendi kapasitesini bu hızlı alt üst oluşların ihtiyaç duyduğu seviyeye çıkarabilmek için tüm olanaklarını en etkin bir biçimde organize etmeyi başarması, kendi iç koordinasyonunu maksimum düzeyde yükseltmesi belirleyici önemde. Gelenekselleşmiş ve parçalı karakteri öne çıkan bir siyasi faaliyetin anti-faşist mücadelenin bu döneminin ihtiyaçlarına yanıt vermesi olanaksız.

Erdoğan’ın ve çevresinin çok önemsediği Biden görüşmesi iktidar açısından bir yaşam odası işlevi görebilir mi? Biden ABD’sinin Erdoğan ile ortak çalışma alanları bulamayacağını düşünmek için şapşallıktan bir türlü bıkmayan liberal solcu zevattan olmak gerekiyor. Rusya ve Çin’e karşı en geniş bloğu oluşturma niyetindeki ABD’nin suyu çıkmış bir Erdoğan iktidarından yararlanma olanaklarını sonuna kadar zorlayacağı açık. Seçenekleri ve olanakları çok daralmış bir iktidarın çeşitli tavizlere çok daha yakın olduğu anlaşılıyor. Fakat ABD ile olası restorasyon olanaklarının iktidar açısından gelişim çizgisini köklü bir biçimde değiştirebileceğini, Saray rejiminin Biden Beyaz Sarayı’nda çok güçlü bir çıpa bulabileceğini düşünmek için hiçbir sebep yok.

Restorasyoncu muhalefetin ise yaşanan büyük çöküş sahneleri birbirini takip ettikçe bir biçimde avucuna düşecek pişmiş armut hayallerini daha fazla görmeye başladığı anlaşılıyor. Bundan en az 6 ay önce çok güçlü bir biçimde dile getirilmesi gereken erken seçim talebi masaya sürülüyor. Toplumun genel örgütsüzlüğü ve politika yapma araçları repertuarının sınırlılığı düşünüldüğünde hükümeti istifaya davetin ve erken seçim talebinin güçlü etkiler yaratması olasıdır. Anti-faşist mücadelenin bu talebi cansız ve içi boş bir lakırdıdan halkın sokaklarda güçlü bir biçimde haykırdığı bir helalleşme değil hesaplaşma kertesine yükseltebilmesi, bütün parametreleri devrimci- demokratik bir dönüşüme doğru evriltmesi mümkün.

İktidarın bu talebe yanıtı ise Kürt hareketini savaşa çekmek için geliştirdiği provokasyonları nitelik ve nicelikçe büyütmek oluyor. Metina’da yaşananlar “demokrasi güçleri”nin ilgi alanının oldukça dışında. KDP’nin geleneksel işbirlikçiliği ve Rojava’nın Kandil’den koparılması planlarının uluslararası desteği bu hamleleri kolaylaştırıyor. İktidarın kendi sahasından uzaklaşan savaşı yeniden görünür hale getirmek için olağanüstü bir çaba içinde olduğunu görüyoruz. Nasılsa yaşanan en küçük çatışmada aylardır, yıllardır olanları görmezden gelerek iktidarlarının hizasına geliverecek geniş bir sağlı sollu politik aktörün varlığının farkındalar.

HDP’ye yönelik kapatma davasının 7 Haziran’da bir kez daha açılması da iktidardaki çökme-çökertme bloğunun 7 Haziran-1 Kasım 2015 senaryosunu tekrar etmek için can atmakta olduğunu gösteriyor. Anti-faşist öznenin erken seçim-hükümet istifa talebine karşı iktidarın yeniden savaş ve paramiliter çeteler terörü karşı hamlesinin cehenneme çevireceği koşullarda ayakta kalabilecek bir kondisyona ulaşmak için fazla zamanı kalmadığının farkında olması gerekiyor. Dönemin, sınıfsal dengeleri alt üst edecek bir devrimci-demokratik dönüşüme kapı aralayabilmesi bu farkındalığa bağlı.

“Yaklaşan kritik kırılma anına ne kadar hazırız?”. Temel soru bu.