İznik Gölü’nün Durumu ve Çözüm Önerileri

İklim krizi, biyoçeşitlilik kaybı ve tüm canlıların varlık nedeni su, siyasetçilere bırakılamayacak kadar yaşamsal bir sorundur.

İznik Gölü Türkiye’nin beşinci büyük doğal gölü olup ortalama 35 metre ve bazı yerlerde 65 metreye ulaşan derinliğiyle derin göller sınıfındadır. Derin göllerin kirlenmesi zor olmakla birlikte İznik Gölü 1990’lardan itibaren, evsel, sanayi ve tarımsal kirlilik etmenleriyle hızla kirlenmektedir. Küresel ısınmadan kaynaklı kuraklık, yanlış su politikaları ve kirlilik biyoçeşitlilik açısından çok zengin olan göl ve havzasının ekosistemini çok ciddi olarak tehdit etmektedir.

İznik Gölü, göl ayağıyla Karsak deresine bağlanarak buradan Gemlik Körfezi’ne boşalmakla birlikte kapalı bir havzadır. Havzaya düşen yağışlar yüzey ve yeraltı akışlarıyla göle boşalmaktadır.

Şekilde birbirinden bağımsızmış gibi iki havza gösterilmiş ise de Bursa 2. İdare Mahkemesi Başkanlığı’nın 1998/508E. sayılı dosyasına Prof. Dr. Melih Ersoy, Prof. Dr.Hasan Yazıcıgil, Prof. Dr. Ülkü Yetiş tarafından sunulan, 15 Aralık 1998 tarihli bilirkişi raporunda, Cargill’e  tahsis edilen su miktarı ile 01.01.1995 tarihi itibariyle Orhangazi Ovası için işletme rezervi 19.5 milyon m3’an aşıldığı; her iki akifer sisteminin arasında bir ilişkinin olduğunun 1974 DSİ raporundan açıkça görüldüğü; dolayısıyla bir akiferden yapılacak çekimin bir diğerini etkileyeceği belirtilmiştir.

Orhangazi ve İznik ovaları ve havza bir bütündür. İznik Gölü havzasında ve Orhangazi Ovası’da yer altı suyu akışı İznik Gölü’ne doğrudur. Havzada yer üstü ve yer altı su akımları göle doğru olduğu için, İznik ve Orhangazi ovalarının yer altı suyu kapasitesinin aşırı kullanımı gölün beslenmesini engellemektedir.

İznik Gölü’ndeki son iki yıldır belirgin şekilde izlenen su çekilmesi kısmen küresel ısınmaya bağlı kuraklık, doğal buharlaşmaya bağlanabilirse de Çeribaşı ve arkadaşları tarafından yapılan bir araştırma göl seviyesinin 1978 yılından bu yana azaldığını bilimsel olarak ortaya koymuştur.

“İznik Gölü’nün Yıllık Göl Su Seviyelerinin Trend Analizi Yöntemi ile Değerlendirilmesi” başlıklı, İznik Gölü seviyesinde artma veya azalma durumu varsa bu artma ve azalmanın başlangıcını belirlemek amacıyla yapılan bilimsel çalışmada, yapılan trend analizi yöntemi sonucunda her iki parametrede de İznik Gölü’nün yıllık göl su seviyelerinin gün geçtikçe azalma yönünde bir eğilim gösterdiği ortaya çıkmıştır. Mann-Kendall Mertebe Korelâsyon testiyle bu azalmanın yıl olarak başlangıcının yapılan analiz sonucunda 1978 olduğu bilimsel makalede[1] belirtilmektedir.

Yine Çeribaşı tarafından yazılan ‘İznik Gölü Havzası Meteorolojik ve Hidrolojik Verilerinin Yenilikçi Sen Metoduyla Analizi’ başlıklı makalede İznik Gölünün sıcaklık ve yüzey buharlaşma parametreleri artan bir eğilim gösterirken nem, basınç ve göl suyu seviyesinin düşüş eğilimi gösterdiği; bu nedenle göl suyu seviyesinin de bu durumdan etkileneceği belirtilmiştir.

Göl su seviyesinin azalmasının yanı sıra bir başka tehlike gölün hızla kirlenmesidir. Yapılan bilimsel araştırmalar göstermektedir ki göl suyu zirai ilaç kirliliği açısından dördüncü sınıf, yani kirli sudur. Yine araştırmalara göre, balıklarda ağır metal kirliliği tespit edilmiştir.

Yapılan bir araştırmada[2] İznik Gölü ile sulanan alanlarda yetiştirilen marul, kıvırcık yapraklı salata örneklerinin nikel (Ni), kadminyum (Cd), kurşun (Pb) düzeyleri genel olarak yüksek bulunmuş olup özellikle kurşun düzeyleri Türk Gıda Kodeksi sınır limitleriyle karşılaştırıldığında küçümsenemeyecek düzeyde olduğu tespit edilmiştir.

Sanayi ve evsel yakıt kaynaklı (kimyasallar) Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar (PAH’lar) da göl suyunu kirletmektedir.[3] Özellikle son 10-15 yıldır ülkemiz iç sularında ve İznik Gölü’nde kirliliğe ve ısınmaya bağlı siyanobakteri (mavi-yeşil alg) artışı görülmekte ve balık ölümlerine neden olmaktadır. Çin’de yapılan bir araştırma, siyanobakteri ve bunların toksinleriyle kirlenmiş sular tarımsal sulamada kullanıldığında, bunların toksinleri bitkilere geçebilmektedir.

Kirlenmeye karşı alınacak tedbirler

Göl etrafında 300 metre genişliğindeki mutlak koruma alanında zirai ilaç, gübre kullanımı (nitrat kirliliği) yasağını uygulamak; mümkünse bu alanı doğal örtüsüyle bırakmak gerekmektedir. Gübre ve ilaç kullanımı konusunda çiftçiler eğitilmeli, ilaç tankerlerinin gölde ve göle boşalan derelerde yıkanması engellenmelidir.

Fabrika bacaları ve zeytin işleme tesisleri denetlenmeli (yerel basında çıkan zeytin karasuyu haberlerini hatırlayın; göl çevresindeki yerleşim yerlerinin atık sularının arıtılması ve havzadan uzaklaştırılması sağlanmalıdır.

Orhangazi sokaklarında arabaların yağ ve yakıt sızıntıları yoğun olarak görülmektedir, bunlar yağmur suyuyla doğrudan göle ulaşmaktadır. Aynı şeyin İznik için de geçerli olduğu düşünülebilir. Orhangazi yağmur suyunun göl bağlantısı ya değiştirilmeli ya da arıtmaya tabi tutulmalıdır.

Yeni sanayi tesislerine kesinlikle izin verilmemelidir.

Su çekilmesine karşı alınacak tedbirler

İstanbul Üniversitesi, İçsu Kaynakları ve Yönetimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Albay’ın önerdiği gibi, AKP güdümündeki DSİ’nin ekolojik dengeyi gözetmeyen ‘su bütçesi temelli’ göl yönetimi stratejisi yerine ‘ekosistem temelli’ su yönetimine geçilmelidir.

Göle boşalan irili ufaklı dereler üzerine gölet, baraj yapılması projelerinden vazgeçilmelidir. Sölöz Barajı hakkında verilen ÇED olumlu kararı Bursa Barosu’nun açtığı dava sayesinde durdurulmuştur. Göle boşalan en büyük dere olan Karasu üzerinde devam eden baraj inşaatından vazgeçilmeli, Orhangazi Barajı projesi durdurulmalıdır.

Yani sanayi tesislerine izin verilmemeli, tüm dünyada stratejik kabul edilen yer altı sularını kullanan Cargill, tekstil fabrikaları ve gölden su çekimi yapan Gemlik Gübre olmak üzere pek çok işletmenin durumu 1/100.000 ölçekli Bursa 2020 Çevre Düzeni Planı gereği irdelenmeli; Cargill’in su kullanım izni iptal edilmelidir. 

Tekstil fabrikaları konusunda, Kimya Mühendisi-Tarihçi Ekrem Hayri Peker: “Boyahane kurulmasına izin verilmemeli, 1/10 flotte ile çalışan boyahaneler kapatılmalı. Boyahane ve çok su tüketen tesisler su tasarrufu yapmaya mecbur edilmelidir” diyor.

Tarımsal sulamada damla sulama gibi etkin yöntemler tercih edilmeli; küresel ısınma da göz önüne alınıp az su kullanan bitki desenine geçilmelidir.

İznik Gölü’ne Boğazköy Barajı’ndan su aktarımı çözüm değildir

DSİ 1. Bölge Müdürlüğü 23.11.2015 tarih ve 765690 sayılı yazısında “İznik Gölü stratejik su kaynağı” olarak nitelendirilmiştir ve bu görüşünü devam ettirmektedir. Böyle olmakla birlikte DSİ ve ilgili kurumlar koruyucu önlem alma ve mevcut mevzuatı uygulama konusunda hiçbir şey yapmamaktadırlar.

DSİ 1. Bölge Müdürü Yüksel Tazegül, enbursa.com’dan Yüksel Baysal’a verdiği demeçte: “İznik Gölü’ne Yenişehir Boğazköy’den su aktarma projemiz var. Yıllık 200 milyon su göndereceğiz göle.” diyor.

Ufuk Günday tarafından hazırlanan “Boğazköy Barajı Hidrolojik Havzası’nın Su Kalitesinin Değerlendirilmesi” adlı tez çalışmasında İznik Gölü’ne su aktarılması düşünülen Boğazköy Barajı Hidrolojik Havzası sularının tarımsal ve sanayi kaynaklı kirlilikten etkilendiğini ve neredeyse üçüncü sınıf su kalitesinde olduğu gösterilmiştir.

Bir de bu işin tünel açılması, boruların döşenmesi, suyun pompalanması gibi maliyetleri var. Bu işin maliyet-fayda analizi yapılmış mıdır? Proje maliyetinin yanında yukarıda değindiğimiz gibi aktarılacak suyun kirli olması ve göl ekolojisine etkisinin ne olacağı gibi belirsiz, üzerinde çalışılmamış konular var. Yukarıda açıkladığımız gibi, daha az maliyetle veya maliyetsiz alınacak tedbirler dururken su aktarımının gündeme getirilmesi AKP iktidarının çözüm değil, hala birilerine rant aktarma projeleri peşinde koştuğunu göstermektedir.

Su ticari bir meta değil, tüm canlıların yaşamsal ihtiyacıdır, haktır

Küresel ısınmaya bağlı iklim anomalileri (kuraklık, sel, su baskını, aşırı sıcaklıklar gibi) devam edeceğinden ülkemiz ve Marmara Bölgesi de bundan etkilenmeye devam edecektir. Bilim insanları, su bütçesinin tekrar yükselişe geçebilmesinin kar yağışlarına ve yağan karın yerde kalma süresine bağlı olduğunu, ancak su bütçesinin azalmasının iklim değişikliğiyle etkileşerek bir kısır döngü oluşturduğunu ifade ediyor. Süreci yavaşlatabilmek için iklim kriziyle uyumlu kapsamlı planlamalara ihtiyaç olduğunu belirten uzmanlar doğayla uyumlu projelere, şehir düzenlemelerine ağırlık verilmesine ve su tasarrufuna dikkat çekiyorlar.

Küresel iklim krizinin etkilerinin her geçen gün artarak hissedildiği günümüzde, değeri parayla ölçülemeyecek başta su kaynakları olmak üzere, tüm doğal kaynakların korunması ve bozulanların rehabilite edilmesi gerekmektedir.

İklim krizi, biyoçeşitlilik kaybı ve tüm canlıların varlık nedeni su, siyasetçilere bırakılamayacak kadar yaşamsal bir sorundur.


[1] İznik Gölü’nün Yıllık Göl Su Seviyelerinin Trend Analizi Yöntemi ile Değerlendirilmesi

[2] Doç. Dr. Nuray Akbudak, S. Begüm Bozkurt, Ziraat Mühendisi Ebru Sarıyer, Bursa’da Yetiştirilen Sebzelerde Ağır Metaller, Bursa’da Gıda Güvenilirliği

[3]Selma Ünlü,  Bedri Alpar, Kurultay Öztürk, Denizhan Vardar, İznik Gölü’nden (Türkiye) Yüzeysel Sedimanlardaki Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar (PAH’lar) Mekansal Dağılımları ve Kaynakları