Anahtar Aynı, Kilit de Aynı mı?
İlk saldırılarda kararlı bir saf tutulamazsa, ileride saf tutulacak kimse bulunamıyor. Saray, koşullar açısından 7 Haziran sonrası “başarı”sını elde etme şansına sahip değildir. Ancak bu kendiliğinden olmaz, tutarlı ve kararlı bir muhalefet hattının yaratılmasıyla başarılabilir.
HDP’ye saldırmak için altı yıl öncesinin Kobani dosyaları masaya kondu. “Zamanlamanın bir ilginçliği” yok. Dış politika “kazanımlarını” iç politikaya aktarma kanalları tıkandı. Üstelik ekonomi öyle kötü durumda ki, Saray faiz yeminini bozmak zorunda kaldı. Bu arada TÜSİAD’ın son sızlanmalarını unutmamak gerekir.
Elde başka bir yol kalmayınca Erdoğan Başsavcı’yı Saray’ına çağırıp talimatı verdi. Buraya kadar her şey açık! Ancak bundan sonrası oldukça karanlık. Saray, 7 Haziran sonrası uyguladığı taktiğe benzer bir yoldan mı gidecektir? Gönlünden böyle geçiyor olabilir ancak siyasal ortam çok farklı, dolayısıyla aynı yoldan yürümesi zor görünüyor.
O günlerde tıkanmış bir dış politika, tehlikeli “yalnızlık” henüz yoktu. Hele ekonomi bugünlerden daha iyi durumdaydı. “İnşaat ya resullah” günleri böyle tıkanmamıştı. Şimdi batık “zombi şirketler”i yüzdürmek için milyarlar, vatandaş vergilerinden karşılanıyor. TÜSİAD da bunun için sızlanıyor. Üstelik o günlerde sihirli değnek olacağı umulan “başkanlık sistemi” henüz yoktu, hatta onu kurmanın heyecanı ve hazırlığı vardı. Bugün sihirli değnek neye dokunsa orası kötüleşiyor.
Saray’ın 7 Haziran sonrası yaptığı gibi aynı yoldan, aynı araçlarla yürümesi neredeyse imkânsız. Bütün bunların yaklaşan seçimlere bir hazırlık olduğunu artık sağır sultan bile duydu. HDP’ye yapılan saldırının muhalefeti felç etmeyi amaçladığı, hatta bu noktada en zayıf halkanın İYİ Parti olduğu tespitleri haksız değil. Ancak bugünkü haliyle Saray muhalefeti kendi taktik tuzağına çekebilir mi? Bugüne kadar olanlara bakınca, muhalefetin yaptığı hatalar düşünülürse insan ister istemez “neden olmasın” diyor.
Elbette iktidarın elinde her türlü provokasyon imkânı vardır. Cumhuriyet tarihi böyle binlerce örnekle doludur. Ancak provokasyon silahı belli ölçüde yıprandığı için her zaman sonuç almıyor. Yaşar Büyükanıt’ın genelkurmay başkanı olduğu yıllarda Şemdinli’de bir provokasyonun faillerine “iyi çocuklar” dediği zamanlardan beri derin devlet provokasyonları eski sonuçları yaratamıyor. Ancak durumu zayıflayan bir iktidar her zaman bu yollara başvurabilir. Bu anlamda önümüzdeki günler de böyle tehditlere gebedir.
İktidarın bir diğer aracı, seçime yaklaşırken bazı kanunlarda değişiklik yapmasıdır. Bunu bir ara Bahçeli dillendirmişti. Yeniden gündeme gelebilir.
Ancak Saray’ın HDP saldırısı ile esas hedefi hemen herkesin bildiği bir sırdır. En geniş haliyle muhalefet kendi içinde önemli ayrılık ve çatlakları barındırıyor. Bu çatlakların en önemlisi İYİ Parti ve CHP içinde olandır. Saray bunu iyi izliyor ve değerlendirme yolları arıyor. Bahçeli’nin Akşener’e “eve dön” çağrısı yapması, Erdoğan’ın bir konuşmasında Akşener’i “millî” olarak nitelemesi yakında geliştirilecek taktiklerin girişi sayılır.
İktidar adımlarını 82 HDP’linin gözaltına alınmasından öteye taşıyacaktır. Murat Yetkin’in dediği gibi iş kapatmaya kadar gidebilir. Geriye bakınca aslında kayyumlardan bugüne böyle bir hazırlık zaten yapılıyor. İktidar adım attıkça muhalefet içinde gerilimler yükselecektir. Saray’ın saldırıları ya basın açıklamalarıyla geçiştirilecektir ya da daha öteye gidilerek siyasal eylemliliklerle bir demokrasi hattı yaratılacaktır.
Bu noktada özellikle CHP’nin konumu önemlidir. Yapılan anketlere göre Cumhur İttifakı erirken CHP oylarında bir kıpırdanma olmuyor. Yani CHP adeta sırat köprüsündedir. Saray’ın HDP üzerinden demokratik kuralların son kırıntılarını süpürme girişimlerine karşı CHP ses ve eylemlerini yükseltirse bunun kendi içinde gerilimlere yol açması kaçınılmazdır. Ancak tersi de doğrudur. Açıklamalarla geçiştirirse aynı şekilde yine iç gerilimi yükselecektir. Saray bu gerçekliği çok iyi okuyor. Dolayısıyla CHP’nin suya sabuna bulaşmadan alacağı yol artık tükeniyor. Bir tercihle karşı karşıya kalacaktır. Saray CHP’yi böyle bir noktaya zorluyor.
Hitler Almanyası örneği çok verildi. İlk saldırılarda kararlı bir saf tutulamazsa, ileride saf tutulacak kimse bulunamıyor. Saray, koşullar açısından 7 Haziran sonrası “başarı”sını elde etme şansına sahip değildir. Ancak bu kendiliğinden olmaz, tutarlı ve kararlı bir muhalefet hattının yaratılmasıyla başarılabilir.
Son olarak, Türkiye yeni bir seçim sürecine daha girdi. Fakat bu süreç “seçimlerden bir seçim” değil, Cumhuriyet tarihinin yeni bir dönüm noktasıdır. Bunalım derin ve hemen her alana yayılmıştır. Bir seçimle sorunların çözümlenmesi mümkün değildir. Seçimler olayların hangi yöne akacağı konusunda bir işaret olacaktır.