Valilik’ten gazeteci Ahmet Kanbal’a özel, keyfi uygulama

Mezopotamya Ajansı (MA) Mardin Muhabiri Ahmet Kanbal, 27 Mayıs’tan bu yana belediye binasına alınmıyor. Hiçbir gazeteciye uygulanmayan bu yasak sadece Kanbal’la sınırlı.

Gazeteci Ahmet Kanbal, kayyum döneminde belediyelerde gerçekleşen usulsüz ihaleleri ve bazı hukuksuzlukları haberleştirmesi sonucu hedef alındığını düşünüyor. Söz konusu engellemeye ilişkin Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün danışmanı ile yaptığımız görüşmede Kanbal’a yönelik tutumun belediye ile bir alakasının olmadığı, güvenlik güçlerinin sadece gazeteci Ahmet Kanbal’a özgü bir yaklaşımlarının olduğu ve yaptıkları girişimlerin sonuçsuz kaldığını ifade etti.

Gazeteci Kanbal’ın yaşadıklarını kendisinden dinleyelim:

Belediyeye kayyum döneminde girebiliyor muydunuz?

Kayyım döneminde rahatlıkla giriyorduk. Biraz da tanımadıkları için, bölgeye yeni gelmiştim. Tanınmaya başladıkça sorunlar ara ara yaşanıyordu. Ama belediyenin HDP’ye geçmesi sonrasında kayyum dönemine ilişkin yaptığımız haberler epey etkili oldu. Elimize çok sayıda ihbar geliyordu ve değerlendiriyorduk. Elimize ulaşan birçok belgeyi haberleştirdik, özellikle ihaleler noktasında ihbarlar geliyordu ve belgeler ortaya çıkarmıştık. İhalelerin usulüne uygun yapılmadığı, belli kişilere peşkeş çekildiği, kişiye özel ihale hazırlandığı ve yolsuzluklar yapıldığıyla ilgili bilgiler… Örneğin 10 bin liralık ihalenin 100 bin liraya yapıldığı yönünde elimize ulaşan belgelerin haberlerini yaptık. Belediyenin HDP’ye geçmesiyle birlikte daha çok belgeye ulaşabildik. Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk de bu belgeleri kamuoyu ile paylaşmıştı. En son polis memuru Ercan Uysaler’in cinsel taciz vakası haberini yaptık. Kamuoyu oluşmaya başlayınca 27 Mayıs tarihinden itibaren belediyeye girişimiz yasaklandı. Gerekçesini sorduk “yukarıdan gelen bir talimat” olduğunu söylediler. Yazılı belge istedik. Sonraki güne çağırdılar fakat o gün de yazılı belge vermeyip yukarıdan gelen bir talimat olduğunu söylediler. Hukuksuz olduğunu söyleyip belediyeye girmeye çalıştığımda da gözaltına almakla tehdit ettiler. Fakat hangi karakolu aradılarsa da gözaltı için ekip gönderilmedi. Yine de belediyeye girişimize izin vermediler. Belediye yetkililerine de bildirdik, ilgileneceklerini söylediler. Bu güne kadar ne yaptıklarını bilmiyoruz. Ki sonraki denemelerimizde de giremedim. En son pazartesi günü basın açıklaması vardı. Bu basın açıklamasına davet edildik. Belediye yetkililerine de sorduk; üzerimde bir yasak var, açıklamaya girebilecek miyim? diye sordum. “Tabi bu bir basın açıklamasıdır, gelirsen girebileceksin” diye söylendi. Ama oraya gittiğimizde aynı muameleyle karşılaştık. O an sadece Belediye Basın Müşaviri yanımıza geldi ama o da bir şey yapamadı. Bunun üzerine basın açıklamasının dışarıda yapılmasını talep ettik ama bundan da elimiz boş döndük. Şu an itibariyle de belediyeye giremiyorum. Valilik ve Belediye’ye birer dilekçe ile yasağı sorduk fakat 40 günü aşan bu sürede cevap alamadık. Belediye ilk dilekçemizi kaybetmiş; ikincisini yazmak zorunda kaldık.

Bu uygulama sadece size özel mi?

O açıklamaya ulusal ve yerel basın katıldı, herhangi bir engelle karşılaşmadı. Basın kartımı ve TGS kartımı gösterdim. Bu sefer ajansımızla olan sözleşmemi istediler. Ajansımızda olduğunu söyledim. Ajanstan istedik, sözleşme geldi. Bütün istediklerini göstermeme rağmen içeriye almadılar. Bunun üzerine SGK kaydımı düzenlememi vs. istediler. Diğer basın mensuplarına da sordum benden istenilenlerin onlardan istenilip istenilmediğini, hayır dediler. Buradan da anladık ki şahsıma uygulanan bir durum. Daha önce de gazeteci olmadığımı iddia ediyorlardı, istedikleri bütün belgeleri gösterince gerekçeleri kalmadı. Tüm bunların ardından belediyeye girebilecek miyim diye sorduğumda “fazla uğraşma” şeklinde bir cevap aldım. Bu sessizlik de bu uygulamanın devam etmesini sağlıyor maalesef.

Diğer basın örgütlerinden ya da TGS’den bir girişim oldu mu?

Daha önce yaptığım çağrılara TGS de dahil olmak üzere basın örgütleri destek tweeti atmanın ötesine gitmedi. Yaşadığım son durum üzerine yaptığım çağrı sonrası benimle iletişime geçtiler ve suç duyurusunda bulunmak içim adım atacaklarını bildirdiler. Ayrıca belediye ve valilikten bilgi almak istemişler fakat cevap alamamışlar.

Yaşadığım durum aynı zamanda fişleme ve çalışma yaşamını engellemedir. Siyaseten de kayyum uygulamasıdır. Çünkü bize “talimat aldık, kayyum dönemi uygulaması devem edecek” diye söylediler.

Bugün kayyum uygulamasıyla ben karşılaşıyorum fakat belediyeye girmeye çalışan sıradan vatandaşlar da benzer şeylerle karşılaşıyorlar. Vatandaşlar içeri girerken GBT, üst araması, X-ray cihazından geçmeye zorlanıyor. Daha önce meclis üyeleri de benzer sorunlar yaşadılar burada. Her seferinde dile getiriyorum, bugün bana uygulanan yarın Belediye Eşbaşkanları Ahmet Türk, Figen Altundağ’a karşı da uygulanabilecek bir yöntemdir. Onlara da “Sizinle ilgili yukarıdan gelen bir talimat var, sizi belediyeye alamıyoruz işlemlerinizi dışarıdan halledin” diyebilirler. Biz bunu Ağrı’da iki ilçede meclis üyelerinin üç dakika geç kaldığında alınmadığını gördük. Diyadin’de Belediye Eşbaşkanlarının darp edilmesini gördük. Burada yapılmak istenen halkın belediyeden uzaklaşmasını, HDP’li seçilmişlere belediye binalarını bırakmaları, istifa etmeleri isteniyor. O nedenle bu duruma bir an önce ses çıkarılması gerekiyor.

Belediyelere de önerim, basının alınmadığı açıklama ve toplantıları duvarları yıkamıyorsak, verdiğimiz sözleri yerine getiremiyorsak artık binaların dışına çıkılması gerekiyor. Gazeteci işini nerede yapabiliyorsa oraya gidilmelidir.

Belediye giriş çıkışlarından Belediye sorumlu değil mi?

İçişleri Bakanlığı gizli ibareli talimatla (bir iki yönetici dışında henüz gören yok) 26 belediyenin kapısına polis ve x-ray cihazı yerleştirilmesi kararı alındı. İl Özel İdaresi’nin ilgili bir maddesine dayandırılıyor Bakanlık’ın talimatı. Ancak İl Özel İdaresi’nin ilgili maddesi f bendinde şöyle söylüyor “Belediyelerde görevlendirilen polisler arama ve GBT yapma yetkisine sahip değildirler”. Onların görevi sadece acil durumlarda müdahale etmektir. Savcılık kararı olmadan herhangi bir uygulama gerçekleştiremez.

Benim yukarıdan gelen bir talimatla içeri alınmadığım söyleniyor. Fakat Savcılık tarafından alınan bir karar değil. Kimden olduğu belli olmayan bir talimatla (Mardin Valiliği olduğunu düşünüyoruz) tamamen keyfi bir şekilde içeri alınmıyoruz.

Şu yukarıdaki kim, merak ediyoruz. Bir çıkıp “Yukarıdaki benim” dese de kim olduğunu bilsek. Bütün hukuksuz uygulamalar hep bu yukarıdan geliyor.

Yazarın Diğer Yazıları