İngiltere’ye Bir Bakış – Ayşe Tansever
Bırakalım İngiltere gibi yılların kapitalist ülkesini, yeni liberal politikaların hayata geçirildiği tüm ülkelerde, buna bizim ülkemiz de dahildir, yasalar öylesine finans-kapital egemen güçlerinden yana değiştirilmiştir ki halktan yana birtakım politikaların yürütülmesi çok zordur.
Brexit sorunu İngiltere politik sahnesinde büyük tartışmalarla sürerken büyük altüstlüklere gebe bir şekilde ilerliyor. Tutucu parti iktidarı birkaç yıldır AB’den ayrılmanın şeklini görüşmeye çalışıyor. Toplantı üzerine toplantılar yapılıyor. Brüksel merkezi İngiltere’ye kendi önerilerini getiriyor; İngilizler bunu tartışıyorlar ve onlar kendi çıkış planlarını getiriyorlar. Son olarak geçtiğimiz günlerde Başbakan Therasa May kabul edilebilecek bir formülde anlaşmaya varıldığını açıkladı. Ve gerekirse yeniden referanduma gidilecektir. Bu koşullarda çıkış halka sunulacaktır. Yani hala çıkmama kapısı açıktır. Öte yandan İngiltere, Kuzey İrlanda, İskoçya ve Galler gibi topluluk üyeleri parlamentolarında anlaşmanın onaylanıp kabul edilmesi gerekiyor. Onlar da Londra merkezinden farklı görüşlere sahipler. Yani sonuçta işler daha karışıktır. AB’ye bir kere girdikten sonra çıkış o kadar kolay olmuyor.
May’in kabul edilebilir olarak gördüğü anlaşmayı İngiliz parlamentosunun onaylaması gerekiyor. Ancak bizzat May’in partisinde bunu onaylamayacaklarını söyleyenler vardır. İşçi Partisi de baştan karşı durmaktadır. Bu durumda May’in anlaşmayı parlamentodan geçirmesi sorunludur. Ve bu durumda da ne olacağı belirsizdir.
İngiliz politik sistemi çok karmaşık formalitelerle doludur ve bu durumda erken seçim olasılığı üzerinde konuşuluyor. Olası bir erken seçimde de İşçi Partisi’nin iktidar olasılığı yüksektir. İşçi Partisi Başkanı Corbyn’in ise sosyalist olduğu biliniyor. İşçi Partisi’nin iktidara gelmesi ülkede sosyalist projelerin hayata geçirilmesinin önünü açabilir. ABD’nin AB içindeki baş savunucusu ülkede şimdi Corbyn’nin başkanlığında bir İşçi Partisi’nin yönetime geçmesi gerçekten çok ilginç olacaktır. Ancak İngiliz kokuşmuş gericiliğinin buna izin vermesi nasıl olacak belli değildir.
Ortada büyük, dikkat edilmesi gereken bir sorun vardır. İngiliz İşçi Partisi Corbyn başkan seçilince eskinin sosyal demokrat partisi olmaktan çıkma yolundadır. Corbyn kendisi 68 kuşağından bir sosyalisttir. Ülkeyi radikal bir değişimden geçirmeye niyetlidir. İktidara geldiklerinde özelleştirmeleri tekrar geri çevirecekleri ve en başta demir yollarını tekrar kamulaştırma sözünü veriyor. Ülkenin önünde duran konut sorununa devlet kaynakları ile çözümler getirilecektir. Fonlar, askeri harcamalar kısılarak yaratılacaktır. Eğitim ilkokuldan üniversiteye kadar tekrar bedava olacaktır. Sağlık konusunda halktan yana yeni düzenlemeler yapılacaktır. Asgari ücrete zam gelecektir. Bunlar İngiltere için radikal değişimler demektir.
Latin Amerika’nın bağımsız halkçı sitesi Telesur Corbyn’nin iktidara gelmesi olasılığına dikkat çeken bir yazı yayınladı. (1) Bu yazıda bir uyarı yapıyor. Bu tür radikal projelerin iktidara gelindiğinde yerine getirilmesi zordur deniyor. Yazar haklıdır. Bırakalım İngiltere gibi yılların kapitalist ülkesini, yeni liberal politikaların hayata geçirildiği tüm ülkelerde, buna bizim ülkemiz de dahildir, yasalar öylesine finans-kapital egemen güçlerinden yana değiştirilmiştir ki halktan yana birtakım politikaların yürütülmesi çok zordur. İktidar olunursa halktan yana ekonomi-politik kararları gerçekleştirmek yığınla bürokrasi ile engellenebilir. Bu da vakit alır; halklara verilen sözlerin yerine getirilmesini imkansız hale getirmese bile gecikmelerine yol açar. Sonuçta halkların sabrı taşıp güven kaybına yol açabilir. Yani sol güçler seçimleri kazanıp iktidar olsalar bile halklara verdikleri radikal sözleri yerine getirebilmeleri büyük anayasal ve gizli devlet güçleri engellemeleri ile karşılaşacaktır.
Sözünü ettiğimiz incelemede Venezuela’da Chaves örneği hatırlatılıyor. Chaves 1998’de seçimle iktidar oldu ama buna rağmen 2002 yılında kendisine darbe yapıldı, hapse atıldı. Parlamento bunu engelleyemedi. Öbür yandan Bolivya lideri Morales ancak halk ayaklanması ile, iktidar güçlerinin artık devleti yönetemez duruma gelmesi ile başa geçebildi ve burjuva devlet kurumlarını yıkabildi.
İşte buradan kalkarak İngiltere’de olduğu kadar herhangi bir ülkede yeni liberal politikaların arkasından seçilebilecek bir sol iktidarın halka verdiği radikal vaatleri gerçekleştirebilmesi ancak alttan güçlü halk protestoları ile gerçekleştirebilir, deniyor.
Sosyalizmin yenilgilerinin olumsuz etkileri hala sürüyor. Venezuela ve Latin Amerika’daki 21. yüzyıl sosyalizmleri de henüz emperyalist güçlerin baskısı, yaptırımları ve yerelde yapılan yanlışlıkların sonucu bir cazibe haline gelememiştir. O zaman sol güçler bu dönemde seçimlerle iktidar olsalar bile sokaktaki halkların günlük protestoları ve dayatmalarını örgütlemek görevi ile karşı karşıyadırlar. Sol güçler önümüzdeki günlere hazırlanırken bu bilinci taşımak zorundadırlar inancındayız.