Kaos içinden seçime doğru
Fakat son günlerdeki bazı gelişmelere dikkatle bakıldığında Sarayın böyle bir adımı başka yollardan devreye sokmaya hazırlandığını söylemek mümkün. 21 Ocak’ta Hulusi Akar ve tüm genelkurmay kadrosunun Şırnak’a gidişi sıradan bir “sınır birliklerini teftiş” değildi. Kürt kaynakları bunu “yeni bir işgal hazırlığı” olarak yorumladı. Metina-Zap bölgesi zaten son aylarda oldukça hareketli.
Gündemi izlemek gerçekten zorlaştı. Ankara her gün yeni bir “gelişme” ile ilginç savrulmalarla seçime doğru gidiyor. Ekonomik yönetim tutarlı bir zemine oturmadıkça yalpalamalar kaçınılmaz hale geliyor. Bir kaç gün önce Bakan Nebati’nin “ekonomistlerle” yaptığı toplantıda “politika faizini önemsizleştirdik” açıklaması, zaten oyuncağa dönen Merkez Bankasının rolünün sıfırlandığının itirafı oldu. Bunun dış para piyasalarında yorumu çoktan yapılmıştır. Böylece Ankara çok ihtiyacı olan dolara “normal” piyasalardan ulaşma imkânının artık iyice yolunu tıkamıştır. Gittikçe körfez ülkeleri ve Suudilerden swap anlaşmalarıyla elde edeceği dolara mahkum hale geliyor. Zaten epeydir böyleydi, bu tablo iyice kesinleşiyor. Londra’daki uluslararası finans kapitalle ilişkileri iyice bozulan Ankara, Arap dünyasının tefecilerine avuç açıyor.
Bu gidişin çok yakında yeniden dolarda bir yükselişe sebep olması kaçınılmazdır. Aynı zamanda hazinenin dibi iyice delindiği için her gün zam yağıyor. Bu gidişle Saray enflasyonun üzerindeki “köpüğü almak” bir yana, iyice coşturacaktır.
Bu çaresiz tablonun siyasal ortama kaçınılmaz yansımaları oluyor. Şu ünlü “gündem değiştirme” oyunu artık olmadık ölçüde ilginç yollardan oynanıyor. Erdoğan bir “İmralı Edirne hesaplaşması” haberini siyasal ortama fırlattı. Ancak etkisi hiç de sarsıcı olmadı. Çünkü bu araç daha önce defalarca kullanılmıştı. Ardından Sezen Aksu’nun “dilini kesme” fetvası bir camiden verildi. Bu konu epeyce konuşuldu ve konuşulmaya devam ediyor. Ancak ekonomik felaketi örtemeyecek kadar saçma olduğu için bir yenisi gerekti. Gazeteci Sedef Kabaş tutuklandı. Bu karmaşa içinde en önemli gelişme ise yaklaşan HDP kapatılma davasıdır. Bu konu sürece göre yönetilmeye çalışılıyor.
Öyle görünüyor ki, “çoklu” krizin her gün insanların canını acıtan gerçekliğini uyuşturmak için gündeme her gün yeni bombalar atılacaktır. Beyinler uyuşturulabilirse bir müddet daha yol alınabilecektir. Ancak nereye kadar? Bütün bir seçime gidiş süreci böyle mi yaşanacak? Bunun imkânsızlığı açık. Saray farklı yollar bulmak zorundadır.
Bu yönde bir kaç ay önce Erdoğan yeni bir Suriye operasyonundan söz etmiş, ancak ne Rusya ne de ABD’den yeşil ışık alamamıştı. Seçim öncesi ortamı etkilemek için bildik ama etkili yollardan birisi olan bu konu Saray için kullanılamaz hale gelmişti.
Fakat son günlerdeki bazı gelişmelere dikkatle bakıldığında Saray’ın böyle bir adımı başka yollardan devreye sokmaya hazırlandığını söylemek mümkün. 21 Ocak’ta Hulusi Akar ve tüm genelkurmay kadrosunun Şırnak’a gidişi sıradan bir “sınır birliklerini teftiş” değildi. Kürt kaynakları bunu “yeni bir işgal hazırlığı” olarak yorumladı. Metina-Zap bölgesi zaten son aylarda oldukça hareketli.
Bir diğer önemli gelişme ise Rojava’nın doğusunda bir sınır kenti olan Heseke’de IŞİD’lilerin bulunduğu bir cezaevinin basılmasıdır. Kentin yapısı ilginçtir. Demokratik Suriye Ordusu (QSD) ile ABD güçlerinin yanında, Suriye devlet güçleri ile Rusya’nın aynı alanda bulunduğu bir kenttir.
Çatışmalar hala devam ediyor. Altı aylık bir hazırlıktan sonra IŞİD’in böyle bir baskını gerçekleştirdiği söyleniyor. 5 bine yakın IŞİD’linin tutulduğu cezaevi okuldan bozma olduğu için oturma mekânlarının içindedir. Ne kadar IŞİD’linin cezaevinden kaçtığı henüz bilinmiyor. Az sayıda olduğu söyleniyor. Suriye Demokratik Ordusunun açıklamasına göre 175 IŞİD’li imha edilmiştir. Ayrıca Heseke, Reqa ve Derezor’da on bin kişilik QSD güçleri geniş bir operasyona hazırlanmaktadır.
Bu gelişmeler Rojava’nın önemli bir tehdit altında olduğunu gösteriyor. Toparlanmakta olan IŞİD’in yanında, Ankara’nın örgütlediği Suriyeli güçlerin olayların içinde olduğunu tahmin etmek zor değildir.
Rusya ve ABD Ukrayna konusunda birbiriyle uğraşırken Ankara’nın bu bölgede fazla göze batmayan operasyonlara girişmekte olduğu artık kesindir. Aylardır Ayn İssa ve Tel Abyad’ın bulunduğu bölgeye Ankara neredeyse günlük saldırı yapmaktadır.
Bir yandan Rojava’nın tehdit edilmesi, öte yandan Kandil’in güneyinde Metina-Zap bölgesine yeniden “işgal hazırlığı” hangi noktalara kadar tırmanacaktır? Saray’ın bölgeyi seçimlere kadar kendi geleceği açısından değerlendirmeye niyetli olduğu anlaşılıyor.
Bu gelişmelerin sonucunu kestirmek zor olsa da bugünden öngörülebilecek olan, bu alanda yükselen gerilim üzerinden muhalefet içinde HDP çatlağını büyütmek Saray’ın hiç vazgeçmeyeceği hedefidir.
Ekonomik krizin Cumhur İttifakını her gün yıprattığı bilinen bir gerçek, ancak Sarayın elinde hala bu gerçeği örtebilecek imkanlar tükenmiş değil. Saray günlük gündem değişiklikleriyle ancak bir noktaya kadar gidebileceğini biliyor. Sarsıcı taktikler için hazırlık yaptığı herkesin bildiği bir sırdır. Bu taktiğin hedefinde esas olarak HDP ve Kürt Halkının olduğu da çok açıktır.
Buradan yaklaşan sürece bakıldığında ittifaklar konusunda HDP ile ilişkilerin nasıl sırat köprüsünden bir geçişe dönüştürülebileceğini öngörmek zor değildir. Yaklaşan sürecin en kritik konusu Kürt sorunudur. İttifaklar konusunda çok karmaşık yollardan yürünecektir. Ne kadar zorlu olursa olsun ittifaklar Sarayın oyunlarına kurban edilmemelidir.