Artık yeter, katledilmemizle değil hayallerimizle anılmak istiyoruz!

Her yeni güne kadınların öldürülmesi haberleriyle başlıyoruz. Üzülüyoruz, öfkeleniyoruz, Meksika’daki feminist kadınların mahkemeyi ateşe verdiği gibi her yeri yakasımız, ortalığı birbirine katasımız geliyor. Dün birçok kadın bunları hissetti, biliyorum. Elbet o günler de gelecek, onu da biliyorum. İçimizdeki öfke öyle derin, öyle çok ki, öyle fazla ki…

Dün bu ülkede maalesef dört ayrı yaşam hikâyesi, hayalleri ve arzuları olan kadınlar, tanıdıkları erkekler tarafından katledildi. Maltepe’de Kemal Delbe adlı erkek tarafından kendi evinde yakılarak katledilen Aylin Sözer, Malatya’da evli olduğu erkek Mehmet Taş tarafından vurularak katledilen Selda Taş, Antep’te oğlu tarafından vurularak öldürülen Vesile Dönmez ve ben bu yazıya başladığımda son dakika haberi olarak gördüğüm İzmir’de oğlu tarafından bıçaklanarak katledilen Betül Tuğluk.

Her yeni güne kadınların öldürülmesi haberleriyle başlıyoruz. Üzülüyoruz, öfkeleniyoruz, Meksika’daki feminist kadınların mahkemeyi ateşe verdiği gibi her yeri yakasımız, ortalığı birbirine katasımız geliyor. Dün birçok kadın bunları hissetti, biliyorum. Elbet o günler de gelecek, onu da biliyorum. İçimizdeki öfke öyle derin, öyle çok ki, öyle fazla ki…

Bizi katledenler bazen boşandığımız erkekler, bazen babamız,  bazen eski sevgilimiz, bazen oğlumuz, bazen de hiç tanımadığımız birisi olabiliyor. Ama hepimiz biliyoruz. Esas katillerin o erkeklere cesaret veren, patriyarkal sisteminin can suyu olan, erkek sistemlerine zeval gelmesin diye ellerinden geleni yapan erkek-devlet ve yargının olduğunu çok iyi biliyoruz.

İstanbul Sözleşmesi ve 6284’ün tüm yükümlülükleri uygulansaydı biliyoruz ki katledilen kadınlar aramızda olacaklardı. Öfkeliyiz, çünkü göz göre göre katlediliyoruz. Cezasızlık ve faile hoşgörü, iyi hal indirimi son bulsaydı, bugün birçok kadın yanımızda olabilirdi.

Öfkeliyiz, çünkü bu ülkede yaşam güvencemiz yok. Yıllardır mücadele eden, sokakları terk etmeyen, ölümler olmadan erkek şiddetini önleyebiliriz diyen, bunun mücadelesini yürüten kadın örgütlerini, feministleri görmezden gelen bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız.

Ya siz kimsiniz? Milyonlarca kadının yaşamını, hayatını, hayallerini elinden alıyorsunuz. Erkekleri cesaretlendirerek kadınların ölmesine göz yumuyorsunuz. Sonra çıkıp televizyonlardan ‘çok üzgünüz’, ‘olayın takipçisi olacağız’ diyerek yalancı gözyaşları döküyorsunuz. Kimi kandırıyorsunuz? Siz önce İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasının takipçisi olun. Önleyici sosyal politikaları nasıl yürütebiliriz meselesinin takipçisi olun. Sığınakta kalan kadının adresini şiddet faili erkeğe veren polis hakkında soruşturma açıldı mı açılmadı bunun takipçisi olun. Hakkında uzaklaştırma kararı olmasına rağmen kadınları katleden erkeklerin mahkemelerden nasıl salıverildiğinin takipçisi olun. Bu ülkede feminist avukatlar, feminist hukukçular davaların takipçisi oluyorlar.

Öfkeliyiz, çünkü erkekler yaşamlarımızı elimizden alıyor. Her ne olursa olsun asla barışmayacağız erkek sisteminizle, asla affetmeyeceğiz siz erkekleri, asla taviz vermeyeceğiz hiçbirinize. Çünkü hepinizden alacaklıyız!

Biz kadınlar öfkeliyiz, çünkü eşit, özgür, şiddetten uzak bir yaşam istiyoruz. Hayalini kurduğumuz bu yaşamı kurmak için asla bırakmayacağız birbirimizin elini, asla bırakmayacağız sokakları, asla bırakmayacağız patriyarkaya karşı mücadelemizi.