AKP’de Çözülme
Albayrak olayıyla şimdi AKP yeni bir koalisyon dönemine giriyor. Buna “iç koalisyon” dönemi de denebilir. Bu yoldan gidiş başkanlık sisteminin krizine çare olabilir mi?
Başkanlık sistemi Türkiye’yi uçuracaktı… Sorunlar ve yük o kadar ağır geldi ki, sistem görünmez dikiş yerlerinden patlıyor. Berat Albayrak’ın istifa şekli, ardından hala “yukarıdan” bir açıklama yapılmaması, penguen basında konuyla ilgili bir tek satır yer almaması, Saray’ın sık sık alay için kullandığı “kabile devleti” görünümüne çok uygun düştü. Yaşanan sıradan bir istifa değildir. Bir “sistemin” çözülüşünün güçlü bir işaretidir.
Damat önemliydi. Tek adam sisteminin en kritik noktasında duran, Saray’ın basın, işveren dünyası, hatta uluslararası sermaye çevreleriyle ilişkisini organize eden bir yerde duruyordu. Albayrak’ın arkasında bütün bu işleri yürüten oldukça güçlü ve yaygın bir kadro vardı. Çeşitli söylentilere göre, Saray için veliaht durumundaydı. Bu yolda güçlü görüntüler verilmişti. Ancak bir anda her şey altüst oldu.
İstifanın görünen nedeni Naci Ağbal’ın Merkez Bankası Başkanlığı’na atanmasıdır. Ancak arkasında başkanlık sisteminin işleyişi ve ekonomik krizin yarattığı derin sorunlar yatmaktadır. Murat Yetkin’in kendi sayfasında aktardığı bilgiye göre “Erdoğan, Soylu’dan 30-40 vekilin Albayrak’ın görevde kalması halinde istifa ederek DEVA ve Gelecek Partisi’ne geçeceği iddialarını sorgulamasını” istemiş. Cevap, söylentileri doğrulayınca damadın gidişi kesinleşmiş.
Bu noktada çok önemli bir gelişme yaşandığı ortaya çıkıyor. Başkanlık sistemiyle AKP’nin hemen hemen bir siyasi parti olmaktan çıktığı, Meclis’in anlamsızlaştığı değerlendirmeleri yapılmıştı. Bu bilinen bir gerçekti. Son yıllarda siyasetin dışına itilmenin yarattığı birikim ve ekonomik ve siyasi olarak ülkenin yönetilemeyişinin her geçen gün iyice açık hale gelmesinin ortaya çıkardığı gerilim sonunda ipi koparmıştır. AKP kendini Saray’a dayatmıştır. Parlamenter sistemin unutulduğu sanılan mekanizması yeniden işlemiştir. O günlerde her bakan değişiminde parti içi güç mücadelesi gündeme gelir, buna göre kişiler belirlenirdi.
Erdoğan, başkanlık sistemiyle büyük bir gücü elinde tutmasına rağmen, son yaşananlarla gücünün sınırlarını tanıyor ve sınıyor. Aslında Saray, çok şikayet ettiği koalisyonlara Cumhur İttifakı’yla epeydir mahkum olmuştu. Albayrak olayıyla şimdi AKP yeni bir koalisyon dönemine giriyor. Buna “iç koalisyon” dönemi de denebilir. Bu yoldan gidiş başkanlık sisteminin krizine çare olabilir mi?
Olamayacağı çok açıktır. AKP, “fabrika ayarlarından” başkanlık sistemine doğru ilerledikçe sürekli kadro ve nitelik kaybetti. Görüş çeşitliliğinin, nüansların gittikçe zaaf olarak algılanmaya başlamasıyla AKP bir tek adamın keyfi tercihlerine kaldı. Bu süreç özellikle 7 Haziran 2015 seçimlerinden beri çok hızlandı. Korku arttıkça ne ülkede ne de partide farklı seslere tahammül kalmadı. Ancak bu gidişin sonucunda AKP’de güç ve nitelikli kadro da kalmadı.
Albayrak’ın istifası bu gidişte artık bir dönüm noktasıdır. Aslında tek adam rejimi zorunlu olarak iç koalisyonlar dönemine giriyor. Saray, sık sık parti içinden ve Cumhur İttifakı’ndan gelecek yeni tehditlerle karşı karşıya kalacaktır. Ancak yapılacak yeni koalisyonlar durumu kurtaramayacaktır.
Çünkü AKP’nin artık bir gelecek hikayesi yoktur. Bu durumu iyice ağırlaştıran ise yaşanan krizden çıkış için bir programa sahip olmamasıdır. Bir ekonomik program uygulanmasının bedelinin siyasi olarak çok ağır olacağını tahmin etmek zor değildir. Saray, Albayrak ile birlikte çeşitli beklentilerle çözüm adımlarını erteledi. Damadın ağzından hayal sattı. Fakat ne turizmden para geldi ne de bankalar arası swap girişimlerinden bir sonuç alınabildi. Artık Ankara “yetmiş sente muhtaçtır.”
AKP siyasi çözülmenin, Türkiye de ekonomik yıkımın eşiğindedir.