Ekmek ve eşitlik için halkçı koordinasyon mümkün müdür?

İYİP’in güçlenmesi dönüşüm programının merkez sağ kapsamında çerçevelenmesini de HDP’nin olası taleplerinin dengelenmesini de güvence altına almanın aracını sağlamaktadır. Hem konsolidasyon hem de restorasyon projeleri, hem sınıfsal hem de Kürt halkının ulusal demokratik taleplerini dışsallaştırmak amacıyla yapılandırılıyor.

Kontrolden çıkan pahalılığın işsizlik ve güvencesizlik ile birleştiği bu özel koşullarda çekilmez yaşam koşullarının yarattığı öfkeyi politik bir etken haline getirecek bir iş birliğine bugün her zamankinden daha çok muhtacız.

Küresel ekonomide sıra dışı gelişmeler yaşanıyor. Pandemi etkisiyle sürekliliğini kaybeden ve kopukluklar ile malul hale gelen tedarik zincirleri, kapanmaların azalmasıyla ortaya çıkan talep artışına karşılık gelecek bir arz ortaya çıkaramadıkça fiyatlar hızla yükselme eğilimine girdi. Özellikle enerji ve nakliye fiyatlarındaki artışlar bütün sektörleri etkileyen bir enflasyon gerekçesi oluşturuyor. Fiyatlardaki bu ani yükselme ise gelir dağılımı adaletsizliğinin düzelmek bir yana pandemi koşullarında daha da derinleşmesi dolayısıyla özellikle alt sınıfların toplam talebi üzerinde ters yönlü bir baskı üreterek durgunluk dinamiklerini yeniden canlandırıyor. Bu açıdan durgunluk ve enflasyonun birlikte yaşanması anlamına gelen stagflasyon olasılığı yükseliyor.

Enflasyon Türkiye’de çok daha yıkıcı sonuçlar yaratmaya gebe.  Doların 9 liraya yükselmesi sembolik anlamının ötesinde her sektördeki maliyet artışlarına işaret ediyor. Burjuvazinin kimi fraksiyonları açısından ise kur artışı işgücü maliyetlerinin düşüşü ve artan ihracat anlamına geliyor. Konfeksiyon ihracatçılar birliği başkanının “kur 8.75’e inerse ayakta kalma şansım yok” demesi yaşanan gelişmelerin toplumun çeşitli kesimlerini farklı biçimlerde etkilediğinin çarpıcı bir örneği. Birikimlerini döviz hesaplarında bankalarda tutma kapasitesine sahip büyük burjuvazi ve rantiye kesimler son 2 sene içerisinde dolar kurunu 2 katına çıkaran başkanlık sisteminin duacısı olsalar gerek. 2018 Haziran’ında 4.75 lira olan kur şu anda 9 lira civarında salınıyor. Çin’e yönelik emperyalist kuşatmanın şiddetleneceğine dair öngörüler ve kırılan tedarik zincirleri içerisine yuvalanabilme arzusu Türkiye burjuvazisinin çeşitli kanatlarının hayallerini hala süslemeye devam ediyor. Çin’de dahi ortalama 340 dolar seviyesinde olan asgari ücret Türkiye’de 310 dolar seviyesine gerilemiş durumda. Türkiyeli işçiler Çinli sınıf kardeşlerinden %10 daha düşük ücretle istihdam edilebiliyor. 2000’lerin ilk 10 yılında değerli lira politikası üretimde ithal ara malı bağımlılığını pekiştirmişti, böylece düşen enerji giderlerine rağmen kronik cari açık her büyüme dönemini takip eden ve frenleyen etken olarak ortaya çıktı. Denebilir ki faşizmin konsolidasyonu projesinin en önemli ayağı artık sıcak dış finansmanın bulunamadığı koşullarda ara malları üretiminde ithal ikamesinin gerçekleşmesiyle sağlanacak üretim artışı ve cari açığın kontrol altına alınması olacaktır. Alt emperyalist hayallerin şimdilik karaya vurması da bu projeye biçilen anlamı pekiştiriyor. Suriye’deki yaşanan sıkışmaya verilen tepkilerin bu karaya vurma durumunu kısa vadede köklü bir biçimde değiştirme şansı yok.  Faşist konsolidasyonun burjuvazinin çeşitli kanatlarına vaadi işçi ücretlerinin reel olarak bastırılması ve bahsedilen ithal ikamesinin gerçekleşmesiyle küresel tedarik zincirleri içerisinde daha net konumlanabilmektir. Ancak şiddetli enflasyon koşullarında işçi ücretlerinin daha da baskılanması yönetilmesi zor politik gerilimler yaratacaktır. Faşist konsolidasyon bir olanak olarak masada kalabilmek için bu gerilimleri büyük oranda yitirdiği rıza üretme araçları ve etkin biçimde kullanmaya çalıştığı zor aygıtlarıyla görünmez kılma yönlü politikasını derinleştirecektir.

Restorasyon projesinin sınıfsal gerçeklere gözü kapalı “güçlendirilmiş parlamenter sistem” vaadinin sürecin ana hikayesi olarak kalabilmesi de esas olarak alt sınıfların yeniden paylaşım taleplerinin ana parametre olmasının engellenmesine bağlıdır. Bu kesimler bir normalleşme hikayesini satarak yabancı sermaye çekebileceklerini ve 2000’lerin ilk 10 yılına geri dönüşü satabileceklerini hesaplıyorlar. İYİP’in güçlenmesi dönüşüm programının merkez sağ kapsamında çerçevelenmesini de HDP’nin olası taleplerinin dengelenmesini de güvence altına almanın aracını sağlamaktadır. Hem konsolidasyon hem de restorasyon projeleri, hem sınıfsal hem de Kürt halkının ulusal demokratik taleplerini dışsallaştırmak amacıyla yapılandırılıyor. HDP’nin tutum belgesiyle restorasyon projesine yol verdiği düşünülürse ana siyasi manzarada yeni bir parametre ortaya çıkmadan bu koşulların değişmesi zor görünüyor.

Bu açıdan Demirtaş’ın da işaret ettiği soldaki boşluğun doldurulması bütün aktörlerin planlarını bozacak ve kartları yeniden dağıtacak koşulları yaratmanın tek yolu olarak görünüyor. Kontrolden çıkan pahalılığın işsizlik ve güvencesizlik ile birleştiği bu özel koşullarda çekilmez yaşam koşullarının yarattığı öfkeyi politik bir etken haline getirecek bir iş birliğine bugün her zamankinden daha çok muhtacız. Belirsiz bir demokrasi söylemi eşliğinde yan yana durması ve ilişkilendirilmesi pek de gerçekçi olmayan alanların, ağırlık merkezi belirsiz bir teyellenmesi girişimi yerine güvence ve eşit vatandaşlık talepleri ekseninde ve pratiğe dönük bir Ekmek ve Eşitlik için Halkçı Koordinasyon oluşumu süreci demokratik devrim yönünde itmek için önemli bir kaldıraca dönüşebilir. Türkiye devrimci ve sosyalist hareketi mücadele birikimini bir koordinasyon içinde sentezleyebildiği, sürekli tribünlerde tutulmak istenen emekçi halkı sahaya indirebildiği, her türlü haksızlık ve eşitsizliğin görünür kılınabildiği bir taktiğe birlikte konsantre olabilirse muazzam bir belirleyici aktör haline gelebilir. Sendikalı işçileri, güvencesizleri, kent yoksullarını ve düzenden giderek kopuşma eğilimi gösteren alt-orta sınıfları bir ittifak içerisinde aktörleştirebilmek görevi bugün için tek tek sosyalist aktörlerin boyunu aşıyor ancak koordinasyonun yaratacağı çarpan etkisiyle harekete geçirilebilecek güçler Türkiye siyasi tarihinin en belirleyici kırılma anlarından birisine yaklaştığımız şu dönemde dramatik sonuçlar yaratabilir. Böylesi bir çıkış HDP’ye alternatif olmayacağı gibi, hem onu kapasitesini aşan bir yükten kurtaracak hem de manevra sahasını genişletecektir. İlk etapta işçi havzalarında, mahallelerde, semt pazarlarında başlayacak bir hareketliliği dev işsizlik ve pahalılıkla mücadele mitinglerine taşıyacak bir perspektifle, yaşanılır asgari ücret için genel grev örgütlenmesi hedefiyle yola çıkmak mümkündür ve daha da önemlisi içeriği her türlü tartışmaya açık da olsa nefes alınabilen bir ülke inşası için zorunluluktur.

Umut ilkesini hayata geçirmek için yaşamın tüm yuvarlarına hep birlikte akalım diyebilecek miyiz?