Geçmişimiz ve Geleceğimiz Olarak Kıvılcımlı’nın Praksisi

M. Sinan Mert Yol Siyasi Dergi için yazdı: Bütünlüklü bir bakış açısıyla Kıvılcımlı’nın toplam olarak projesi neydi, hangi hedefe yoğunlaşıyordu? Bu hedefi tek cümlede şu biçimde tarif edebileceğimizi düşünüyorum: Kitlesel bir karşılığı olan bir proletarya partisi aracılığıyla güçlü bir hegemonya inşa etmek.

Kıvılcımlı’yı anlattığımız kadar anlayabiliyor muyuz? Söz konusu olan Kıvılcımlı olunca efsane bir kişiliğin hayatıyla ilgili sonu gelmez menkıbeler, yazılmış ve hatta bazıları hala bile basılmamış onlarca eser, polemikler ardı arkasına sıralanıyor. Ancak bütün bu efsane hayatın ve devasa mirasın politik bütünlüğüyle ilgili çoğu zaman çok daha az tartışılıyor. Kıvılcımlı’nın hayatı ile ilgili detaylar yoğun olarak merak ediliyor, anlatılıyor, konuşuluyor. Bir vakanüvis titizliğiyle biyografik detaylar toparlanıyor. Ancak eserinin analitik değerlendirilmesi, bütün olarak ne anlama geldiğinin netleştirilmesi, dünya komünizminin birikimini temsil eden topoğrafya içine oturtulması için yeterli bir yoğunlaşmanın ortaya konabildiğini söylemek çok mümkün değil.

Bütünlüklü bir bakış açısıyla Kıvılcımlı’nın toplam olarak projesi neydi, hangi hedefe yoğunlaşıyordu? Bu hedefi tek cümlede şu biçimde tarif edebileceğimizi düşünüyorum: Kitlesel bir karşılığı olan bir proletarya partisi aracılığıyla güçlü bir hegemonya inşa etmek. Türkiye toplumunun içine sıkıştırılmak istendiği kültürel fay hatlarının belirlediği bir siyaseti aşmak, sınıf çelişkisini sosyal tartışmanın başat konusu haline getirmek, sınıf çelişkisini yaşamın her alanında görünür hale getirmek (tarih, dil, gelenek-görenekler, edebiyat, felsefe). Kıvılcımlı siyasetinin temel ekseni bu mücadelenin militanı, örgütçüsü ve organik aydını olarak kitleleri mücadeleye kazanmak ve kitleleri kendi davasının sahibi yapmaktır. Bu anlamda Kıvılcımlının politik çizgisi fukoculuktan, öncü savaşı ve pasif denge gibi Çayancı kavramlara dayalı perspektiften uzaktır. Mücadeleyi kitlelerle buluşturma, bunu en zorlu koşullarda “legaliteyi istismar” ederek başarma, komünizm davasını emekçi yığınlara yabancı bir politik akım olmaktan çıkarma temel hedefidir.

Kıvılcımlı’yı sadece belli bir zaman dilimindeki yaklaşımlarıyla sahiplenen, diğer dönemlerdeki perspektiflerin ana akslarını görünmez kılmaya çalışan bakış açıları onun mücadelesinin bütününü anlaşılmaz kılar. Bu yaklaşıma sığınanlar bir dönemlendirme aracılığıyla Kıvılcımlı’da kendilerine göre yanlış gördüklerini dışarıda bırakırlar. YOL’un saf ve “bozulmamış” Kıvılcımlı’sını korumak için 60’ların egemen ideolojisiyle fazlasıyla karışmış gördükleri Kıvılcımlı’sını devre dışı bırakmak isterler. Oysa Kıvılcımlı’nın kendisine özgü projesinin uygulaması Vatan Partisi ile başlar ve özellikle 60’ların siyasetinde ağırlığını giderek hissettirir. Kıvılcımlı’nın bu dönemde farklı ideolojiler içinden konuşma çabası, bu ideolojileri yapıbozumuna uğratıp onları sınıf mücadelesi ekseninde finans kapital-tefeci bezirgân sermaye iktidarı karşısında konumlandırmaya çalışması bir zayıflık değil tam tersine büyük bir özgüven örneğidir. Kıvılcımlı çeşitli anlarda İslam, kimi zamanlarda ise milliyetçilik içinden konuşmaya çalışmıştır. Bunu da bir büyük teorik birikimin ve devletin işkence ve zindan sınavlarından her açıdan alnının akıyla çıkabilmiş olmasının verdiği özgüvenle yapmıştır. Kıvılcımlı bütün devrimcilerde olduğu gibi teoriyi taktiğin konusu haline getirebilmiştir. Teoriyi dogmatizmin, felç olma halinin, hareketsizliğin gerekçesi olarak gören değil gerçekliğe çok yönlü müdahalelere zemin hazırlayabilmek için taktiğin ihtiyaçlarına göre kimi yanları daha fazla öne çıkabilen, popüler olanla taktiksel bir çerçevede yeniden şekillenebilen bir olgu olarak görür ancak bunları yaparken ana, ilkesel çerçevesini kıskançça koruyabilen bir tutumdan asla vazgeçmez. İlkede katılık, taktikte sınırsız zenginlik diye tarif edilebilecek Leninist yaklaşım Kıvılcımlı’da vücut bulur. Taktiğin risk almak olduğunu, politik söylemi sınıfsal-toplumsal politik gelişmelere göre sürekli güncellemek gerektiğini bütün politik pratiğiyle ortaya koyar.

….

Onun İslam’ı, bir devrimin kalıntısı olarak algılama çabası bilimsel bilgiyle desteklenmiş bir politik müdahaledir. Zaman zaman Kemalizm içinden konuşması da benzer bir arayışa dayanır. Kıvılcımlı bu ideolojilerin içinden konuşarak onları devrimci bir hegemonik söylem içinde eklemlemeye ve çözmeye, yeniden şekillendirmeye çalışır. Bunda başarılı olamamıştır ancak bu yapılmaya çalışılanın yanlış olduğu anlamına gelmez. Hatta tam tersine bugünün en önemli görevlerinden bir tanesi Doktorcu projeyi bütünlüklü bir biçimde başarıyla hayata geçirmeye çalışmaktır. Cumhuriyetin krizi aslında Doktorcu projeyi yeniden işbaşına çağırmaktadır. İslamcı ve Kemalist projelerin çöküşü karşısında devrimci sosyalist bir seçeneğin ortaya çıkarılabilmesi sınıf hareketinin içine kilitlendiği kültürel fay hatlarının çözülebilmesine bağlıdır. Politik krizin köklü ve derin yarılmalara meyyal doğası devrimin güncelliğini hatırlatırken bu güncelliğin somutlanabilmesinin temel şartı Doktorcu projenin etkinlik kazanmasıdır.

*Bu yazı Yol Siyasi Dergi‘den kısaltılarak alınmıştır.