“Ölüm ucuz, hayat pahalı”: Demokrasi için Birlik’ten Doğu Akdeniz ve Ege Bildirisi
Demokrasi için Birlik Platformu’nun, Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege’deki gerilimini konu alarak yayımladığı bu haftaki bildirisinde “Tek adam rejimi salgın ve yoksulluğun kıskacındaki ülkeyi Suriye, Irak ve Libya’dan sonra bu kez de Doğu Akdeniz’de savaş batağına sürüklüyor.” açıklamasına yer verildi.
2016’da yılında Eski Büyükelçi, Milletvekili ve AİHM Yargıcı Rıza Türmen’in çağrıcısı olduğu toplantıyla 100’ü aşkın örgüt, platform, inisiyatif, kurum ve bireylerin bir araya gelerek oluşturduğu Demokrasi için Birlik Platformu, yayımladığı bildiride Türkiye’nin dış politikadaki hamleleriyle siyasi iktidarın içeride yaşadığı zorlukları örtmek istediğini ifade etti.
Dış politikada yaşanan sorunları barışçıl yolla ve diyalogla değil, savaş ve çatışmayla çözme tutumunun iktidarda hakim olduğunun belirtildiği açıklamada “Milli çıkarlardan söz edilse de, özellikle Doğu Akdeniz’de, Yunanistan ve Türkiye’nin iktidarları tarafından iç politika gereksinimleri yüzünden gerilim konusu haline getirilen konuların uluslararası tekellerden başka kimseye yararı yok. Dahası, bu sorunlar barışçı yollarla ve diyalogla çözülebilir.” denildi.
“Ülke kaynaklarımız savaşa, operasyonlara, bölge ülkelerinin rejimlerine müdahaleye harcanırken salgının daha da derinleştirdiği ekonomik kriz, toplumun geniş kesimlerini yoksulluk, işsizlik ve ölümle karşı karşıya bırakıyor.” ifadeleriyle birlikte “Bu yıkım ve ölüm harcamaları halk ve meclis tarafından bilinemiyor ve denetlenemiyor.” denildi.
Bildiride, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Ağustos’taki konuşması hatırlatılarak bu konuşmanın cinsiyetçiliği, milliyetçiliği ve militarizmi toplumun dokularına nüfus ettirmek gayretiyle yapıldığı ve Erdoğan’ın sözleriyle Türkiye’de yaşanan durumun “ordu millet” olduğunun itiraf edildiği belirtildi:
“Ordu millet, açlık ya da yoksulluk sınırında yaşar, çocukları eğitim göremez, onlara tek seçenek olarak İmam Hatip okulları gösterilir, her şeye vergi verir, ama hesap soramaz. Ordu millet, salgında ölür, savaşta şehit olur. Güvencesiz, ucuz emek, ucuz asker olsun diye üç dört çocuk sahibi olması vaz edilir ordu millete. Ordu milletlerde her gün bir kadın cinayete kurban gider, çocuklar istismara uğrar. Ordu millet, ülke yönetimine etkin katılan eşit yurttaşlardan oluşmaz. Ordu millet, diktatörlerin, emperyalistlerin, sermaye çevrelerinin, yerli ve yabancı tekellerin rüyasıdır.”
Barışçıl diplomasiyle çözülebilecek olan Ege ve Doğu Akdeniz’deki sorunların iktidarın yayılmacı politikalarına gerekçe yapılmasından vazgeçilmesi, Kürt sorununun eşit yurttaşlık ve yerel demokrasi temelinde barışçıl çözüme kavuşturulması, askeri operasyonların durdurulması ve vergilerin salgınla ve ekonomik krizin yarattığı yoksulluk ve işsizlikle mücadeleye ayrılması gerektiğinin belirtildiği bildiride “Emperyalist müdahalelere, gerici iktidarların bölgesel egemenlik girişimlerine karşı adil, eşit, bütün halkların kardeşçe ve barış içinde yaşadığı bir dünya için verilen mücadele demokrasi mücadelesinden ayrı düşünülemez.” denildi.
Bildirinin tamamı:
Ölüm ucuz, hayat pahalı
Tek adam rejimi salgın ve yoksulluğun kıskacındaki ülkeyi Suriye, Irak ve Libya’dan sonra bu kez de Doğu Akdeniz’de savaş batağına sürüklüyor.
İçerde ve dışarda sorunları barışçıl yolla ve diyalogla değil, savaş ve çatışmayla çözme tutumunu benimseyen tek adam rejimi, Irak, Suriye, Libya’ya karşı askeri müdahalelerden sonra ülkeyi Doğu Akdeniz’de ve Ege’de savaşın eşiğine getirdi.
Milli çıkarlardan söz edilse de, özellikle Doğu Akdeniz’de, Yunanistan ve Türkiye’nin iktidarları tarafından iç politika gereksinimleri yüzünden gerilim konusu haline getirilen konuların uluslararası tekellerden başka kimseye yararı yok. Dahası, bu sorunlar barışçı yollarla ve diyalogla çözülebilir.
Ülke kaynaklarımız savaşa, operasyonlara, bölge ülkelerinin rejimlerine müdahaleye harcanırken salgının daha da derinleştirdiği ekonomik kriz, toplumun geniş kesimlerini yoksulluk, işsizlik ve ölümle karşı karşıya bırakıyor.
Bu yıkım ve ölüm harcamaları halk ve meclis tarafından bilinemiyor ve denetlenemiyor.
Eşit yurttaşlar topluluğu değil, ordu millet!
AKP lideri Erdoğan 30 Ağustos’daki konuşmasında, cinsiyetçiliği, milliyetçiliği ve militarizmi toplumun dokularına nüfus ettirmek gayretiyle “Biz, ordusu olan bir toplum değil bizatihi kendisi ordu olan milletiz” diyerek yaşanan durumu pek güzel tarif ediyor.
Ordu millet, açlık ya da yoksulluk sınırında yaşar, çocukları eğitim göremez, onlara tek seçenek olarak İmam Hatip okulları gösterilir, her şeye vergi verir, ama hesap soramaz.
Ordu millet, salgında ölür, savaşta şehit olur. Güvencesiz, ucuz emek, ucuz asker olsun diye 3-4 çocuk sahibi olması vaz edilir ordu millete.
Ordu milletlerde her gün bir kadın cinayete kurban gider, çocuklar istismara uğrar.
Ordu millet, ülke yönetimine etkin katılan eşit yurttaşlardan oluşmaz.
Ordu millet, diktatörlerin, emperyalistlerin, sermaye çevrelerinin, yerli ve yabancı tekellerin rüyasıdır.
Savaş çığırtkanlığı nedensiz değil
Dış politikada, yayılmacı, Yeni Osmanlıcı politikaları sürdüren iktidarın attığı savaş naraları nedensiz değil. Emperyalist devletlerin izin verdiği ve işlerine geldiği ölçüde adım atabilen iktidar, dış politikadaki saldırgan tutumuyla, iç politik sorunları örtmeye çalışıyor.
Amaç, Cumhur İttifakı’nın toplumsal desteğindeki erimeyi durdurmak, milliyetçi militarist çevrelerle iktidarını tahkim etmek, ekonomik krizin derin etkilerinin üstünü örtmek, milli çıkarlar adına peşine takılan muhalefeti iyice etkisizleştirip iktidar alternatifi olmaktan çıkarmak.
Milli çıkar yok, tek adam rejiminin ve sermayenin çıkarları var
İktidarın milli çıkarlar adı altında muhalefeti de arkasına aldığı savaşçı ve yayılmacı politikaları salgının, işsizliğin ve yoksulluğun kıskacındaki bu ülkenin halkına hiçbir faydası yok.
Tam aksine, bütçenin özellikle böyle bir salgın döneminde toplumun temel ihtiyaçlarına değil, savaşa ayrılması, savaş harcamalarının yeni vergilerle toplumun sırtına yüklenmesine, yandaş savaş sermayesinin palazlanmasına neden oluyor.
Muhalefetin milli çıkarlar yutturmacasına katılıp, ülkemizi batağa sürükleyen bu savaşçı politikalara destek olmaktan derhal vazgeçmesi gerekiyor. Pekala biliniyor ki, AKP iktidarında milli çıkar söz konusu değildir. Ortada, sadece ülkenin bütün doğal kaynaklarını yerli ve yabancı tekellere, yandaş sermayenin yağmasına açan tek adam rejiminin ve yandaşlarının çıkarları vardır. Toplum ise zorbalıkla susturulmaktadır.
Savaşçı yayılmacı dış politikadan vazgeçilmeli
- Tek adam rejimi barışçıl diplomasiyle çözülebilecek olan Ege ve Doğu Akdeniz’deki sorunları bölge halkları için yıkıcı sonuçlar doğuran yayılmacı, Yeni Osmanlıcı, İhvancı politikalarına gerekçe yapmaktan vazgeçmelidir.
- Ülkemizin iç ve dış sorunlarının çözümünde kritik bir öneme sahip olan Kürt sorunu eşit yurttaşlık ve yerel demokrasi temelinde barışçıl çözüme kavuşturulmalıdır.
- Bütün askeri operasyonlar durdurulmalı, yurttaşların ödediği vergilerden oluşan kaynaklarımız salgınla ve ekonomik krizin yarattığı yoksulluk ve işsizlikle mücadeleye ayrılmalıdır.
Bugün tek adam rejimine karşı halkçı bir seçenek yaratmanın yolu her zamankinden daha fazla barış mücadelesini toplumsallaştırmaktan geçiyor.
Emperyalist müdahalelere, gerici iktidarların bölgesel egemenlik girişimlerine karşı adil, eşit, bütün halkların kardeşçe ve barış içinde yaşadığı bir dünya için verilen mücadele demokrasi mücadelesinden ayrı düşünülemez.
Savaşa ve yayılmacı politikalara tavır almayanların, tek adam rejimi karşısında seçenek oluşturma şansı yoktur.