Kayyum Darbesi’ne Karşı Fiili-Meşru-Birleşik Mücadele Görevi – M. Sinan Mert

Saray, savaş koşullarını derinleştirerek hem karşısındaki güçleri dağıtmayı, hem de içindeki muhalefeti doğamadan boğmayı hedefliyor. O zaman bize düşen de sınırlı zekayla ve göle maya çalma aklıyla hayata geçirilen düşmanlaştırma ve savaş planını tarihin çöplüğüne atmak, Kürt halkının iradesine sahip çıkma mücadelesine kayıtsız şartsız destek vermek, Kayyum Darbesi’ni püskürterek gerçek bir demokratikleşme olanağı yaratmak adına güçlerimizi birleştirmektir.

Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyelerine kayyum atanmasıyla gerçekleştirilen darbenin iki önemli amacı var. Bunlardan ilki hiç kuşku yok ki Saray’ın ülkeyi yönetebilmek için ihtiyaç duyduğu “olağanüstü süreç” görüntüsünü pekiştirmek. Erdoğan’dan normalleşme bekleyenler, onun normalleşmiş koşullarda yönetemeyeceğini çok iyi bildiğini unutuyorlar. Aranan savaş Rojava’da bulunamadı, ABD ile girilen restleşmenin altının ne kadar boş olduğunun ortaya çıkması ve bunun içerideki direnci arttıracağının hissedilmesi bir süredir planlanan kayyum atamalarının apar topar gelmesini sağladı. Öcalan’ın “Çatışmaları bir haftada bitiririm” açıklamasının Rojava ile ilgili yürütülen görüşmelerde PKK’den Türkiye’de silahlı mücadeleye son verebileceği sinyalinin alınması ile ilgili olduğu düşünülebilir mi? PKK’nin böylesi bir eğilimi açıklaması bile hükümetin “olağanüstü dönemin olağanüstü iktidarı” görüntüsünü tam anlamıyla ortadan kaldıracağı için kayyum hamlesiyle savaş koşullarının daha da derinleştirilmesinin tercih edilmiş olması da bir olasılık. Savaş arayışı, sadece Rojava’da değil aynı zamanda İdlib’de de büyük bir hızla devam ediyor. El Nusra’ya açıkça destek verme görüntüsünü daha da pekiştirme pervasızlığı göze alınarak yürütülen Han Şeyhun ısrarı, Rusya’nın hışmını da beraberinde getirdi. Aslında Rojava ve ABD ile güvenli bölge anlaşması, kayyum operasyonu ve İdlib’de şiddetlenen çatışmaların tamamının aynı denklemin parçaları olduğunun altını bir kez daha çizmek gerekir. Rusya’nın İdlib sürecini hızlandırması Türkiye-ABD ve kısmen de DSG arasında ortaya çıkan uzlaşma görüntüsünden memnun olmadığının da bir göstergesi olarak değerlendirilmeli. Türk Devleti, şu anda hem yaşanan yapısal krizlerin hem de ABD-Rusya hesaplaşmasının şiddetli fırtınaları altında çok yönlü basınçlarla karşı karşıya. Bu basınçlara karşı verilen tepkiler ise planlı olmaktan ziyade can havliyle verilmekte. Türkiye hem Rojava’nın istikrar kazanmasına müdahil olamayacağı ve Suriye’de bulunduğu noktalarda tutunamayacağı acı gerçekleri ile yüzleşmeye giderek daha da yakınlaşıyor.

Saldırının hiç kuşku yok ki diğer ayağı ise 31 Mart-23 Haziran sürecinde hükümete kaybettiren “demokrasi bloğu”nu parçalamak ve birlikte hareket edemez hale getirmek. İktidarın meşruiyetinin yansıması, karşısındaki muhalif politik unsurları parçalı halde tutabilmesinde görünür. İktidar aslında muhaliflerinin bile ikinci tercihi olabildiği oranda hegemonya üretebilir. Son dönemde Saray rejimi böylesi bir meşruiyet üretmekte zorlandığı için karşıtlarını birbirinden ayırmaya da güç yetiremiyordu. Kayyum hamlesi CHP’yi tepki vermese HDP’yle, verse İYİP’le sorun yaşayan bir duruma da itmek istiyor. Pazartesi günü CHP kanadından gelen tepkiler olabildiğince olumlu sayılabilir ancak partinin merkezi düzeyde bu darbeye karşı aktif tutum almaktan kaçınacağı görülüyor. Oysa özellikle Batı’daki büyük şehirlerde “demokrasi güçleri”nin iler tutar hiçbir yanı olmayan bu darbeye karşı güçlü tepkiler örgütleyebilmesi, kitlesel mitinglerle Kürt halkının uğratıldığı bu büyük haksızlığa karşı dayanışma göstermesi Saray rejiminin çöküşüne kadar gidecek bir süreci tetikleyebilir. Kürt halkı, belediyelerinin gasp edilmesine karşı HDP’li vekillerin de katılımıyla güçlü ve meşru bir direniş sergiliyor. Bu direnişin büyütülmesi, Batı’daki güçlerin sembolik ve sönümlenmeye mahkum lokal tepkiler yerine güçlü ve merkezi dirençler üretmesi kayyum hamlesi ile planlanan bütün oyunu çöpe atar. 7 Haziran sonrası Ceylanpınar provokasyonu sonrasında geliştirilen savaşın, sadece Kürtlere değil tüm ülkeye getirdiği yıkım ortadayken kayyum darbesine karşı etkisiz tepkiler üretmekten öteye geçememek, her şeyini kaybetmekte olan iktidarı yeniden ümitlendirecektir. “Oyununu görüyoruz ve seni boşa düşüreceğiz” iradesini ortaya çıkarmak bugün sanıldığı kadar zor olamayacaktır. Kayyumların geçmiş pratikleri ile ortaya koydukları yozlaşma ve yolsuzluk dahi isteyen güçlere bu iradeyi oluşturma noktasında muazzam olanaklar sunacaktır.

Saray, savaş koşullarını derinleştirerek hem karşısındaki güçleri dağıtmayı, hem de içindeki muhalefeti doğamadan boğmayı hedefliyor. O zaman bize düşen de sınırlı zekayla ve göle maya çalma aklıyla hayata geçirilen düşmanlaştırma ve savaş planını tarihin çöplüğüne atmak, Kürt halkının iradesine sahip çıkma mücadelesine kayıtsız şartsız destek vermek, Kayyum Darbesi’ni püskürterek gerçek bir demokratikleşme olanağı yaratmak adına güçlerimizi birleştirmektir.

Memleketimizi yakarak, yıkarak, soyarak, çoraklaştırarak çekirge sürüleri gibi iktidar etmeyi marifet sayanlara “Sabahın bir sahibi var, sorarlar bir gün sorarlar” diyebilmek için birleşelim!

Yazarın Diğer Yazıları